ÖLÇÜ 2021 ARALIK SAYISINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ

KENT PLANLAMA VE KENTSEL DÖNÜŞÜM/YENİLEME BAĞLAMINDA DEPREM-ZEMİN ETKİLEŞİMİ ÜZERİNE

Prof. Dr. Ferhat Özçep

İstanbul Üniversitesi - Cerrahpaşa

Jeofizik Mühendisliği Bölümü, Yer Fiziği Anabilim Dalı Başkanı

TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi

1. Kent - Afet İlişkisi

Kent karakterine ve yapısına sahip dünyanın bilinen ilk yerleşimi Anadolu topraklarında yer alan Çatalhöyük’tür (Shane III ve Küçük, 1998). İlginçtir ki ilk kentsel planlamanın da yapıldığı bu kent ile doğal afetler ilişkisi, dönemin sanatına da yansımıştır. Şekil 1’de Çatalhöyük’te bulunan ve MÖ 6500 yılına ait olan bir duvar resmi görünmektedir. Burada aktif bir volkan ve şehir planı birlikte çizilmiştir. Bu resim dünyada bilinen en eski jeofizik şekildir. Resimdeki bu aktif volkanın Hasandağı olduğu düşünülmektedir.

Şekil 1. Çatalhöyük’te bulunan MÖ 6500 yılına ait olan bir duvar resmi (Anadolu Uygarlıkları Müzesi, Ankara)

Kentleri oluşturan temel öğelerin (yapılar, yollar, köprüler, meydanlar, yeşil alanlar vb) sayı ve kalite olarak büyüyüp fazlalaşması ve çeşitlenmesi, işlev ve ayrıntı düzeyinin yükselmesi, bir yerleşim yerinin kent sayılıp sayılmayacağının da bir ölçütü sayılmaktadır. Günümüz kent / bölge planlamasının ve kentsel dönüşüm planlamalarının en önemli amaçlarından biri, insanlar için güvenli ve sağlıklı ve bir yaşam sağlamaktır. Bölgesel planlamayı tanımlayacak olursak, kentten daha büyük ölçekteki mekânlarda, toplumun gereksinimlerine erişmek için, ekonomik ve toplumsal faaliyetler ile yapay ve doğal fiziksel çevrenin birbirleriyle karşılıklı etkileşimleri hesaba katılarak yerine getirilen, çok boyutlu planlama olarak tanımlamak mümkündür. İki farklı faktör, planlama çalışmalarında rol oynamaktadır. Endüstrileşme nedeniyle ortaya çıkan mega kentlerin denetiminin gerekliliği ilk önemli etmendir, diğer bir etmen de bir ülkenin görece geri kalmış yerlerini geliştirmek ya da değerlendirilmeyen doğal kaynakları etkili biçimde kullanma çabasıdır. Bu çabalar planlama çalışmalarının itici faktörü olmaktadır (Aydemir, 1999, Özçep, 2005; Özçep vd., 2003).

Uçsuz bucaksız toplumsal değişimler ve kentsel nüfusun dramatik bir biçimde büyümesi; yeni talepleri karşılamak üzere kentsel alanların iyileştirilmesi/geliştirilmesi konusunda ihtiyaca yol açmıştır. Bu bağlamda, kentsel dönüşüm (urban transformation), ülkenin kent yada büyükkent statüsündeki irili-ufaklı bir çok yerleşim birimlerinde yürütülen imar eylemlerini belirtir ve Nalkaya (2006) tarafından “Tarihi kentlerde eski toplumsal, kültürel ve ekonomik önemini yitirmiş olan yerleşim bölgelerinin ve kaynaksal alanların kent yaşamına kazandırılması ve/veya büyük göç alan sanayi kentlerinin kenar bölgelerinde, daha çok kayıtdışı inşaat sektörünce gerçekleştirilmiş olan niteliksiz ve yasadışı yerleşimlerin, yasal ve sağlıklı yaşam için uygun koşullara kavuşturulması” amacına hizmet etmek üzere oluşturulan çok disiplinli çalışmalar olarak tanımlanır. Sadece tarihi dokuya sahip bölgelerin veya gecekondu bölgelerinin değil, aynı zamanda deprem ve diğer doğal afetlerin tehdidi altındaki bölgelerin de bu kentsel dönüşüm çalışmaları kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Unutmamak gerekir ki, düzensiz kentleşme ve doğal afetler gibi faktörler risk eğrisini yükseltirken (Şekil 2), riski azaltma yönünde çabalarımız yetersiz düzeyde kalmaktadır.

Şekil 2. Kentsel Risk Zaman ilişkisi (Wenzel ve Bendimerad, 2004)

1950'den 2008'e kadar 285 büyük doğal afet meydana gelmiştir (Şekil 3) ve yıllık eğilim artma eğilimindedir; artış kısmen 1960’tan buyana dünyadaki insan nüfusunun ikiye katlanması nedeniyledir.

Genel bir çerçeveden değerlendirdiğimizde, risk, Beck (1992, 1995, 1999) tarafından, “radikalleşmiş modernleşmenin planlanmamış sonuçlarının neden olduğu insan eylemleri” olarak tanımlamaktadır. Beck’e göre, biz “dünya risk toplumunun üyeleri”yiz. Risk, modern teknolojilerin etki gücünün bir sonucudur. Risk küreselleşerek ulusal devletin gücünü aşmış, modern çağ Beck’in “ikinci modernite” dediği yeni bir evreye girmiştir. “Risk toplumu” görüşü, radikalleşmiş modernitenin bir durumu olarak tanımlanır. Beck modern toplumu endüstri öncesi, endüstri dönemi ve küresel risk toplumu olarak üç döneme böler. Küreselleşmenin olumsuz tarafı, ekonomik genişleme ve teknolojik risklerin kontrolümüzün dışına çıkmış olmasıdır. Beck’e göre, buna kendine özgü bir küreselleşme biçimiyle tepki verilmelidir: Küresel sorunlarla küresel düzlemde mücadele etmek için sınırlarötesi ittifaklar ve küresel ağlar kurulmalıdır. “Dünya risk toplumu”nu Kant’ın dediği anlamda “dünya vatandaşlığı toplumu”na dönüştürme şansına ancak o zaman sahip olunabilir. Risk toplumunu yaratan unsurlar Beck (1992) tarafından;

  • Modern sonrasında doğa/toplum/bireyin tüketimi ve risklere çevrilmesi,
  • Bilim ve teknolojinin demokratik denetim dışında kalması olarak tanımlanmıştır (akt. Balamir, 2007).

Şekil 3. 1950 yılından günümüze büyük doğal afetlerin sayıları (Abbott, 2008)

Afetler, topluluk, bölge ve ulus düzeyinde etki eden doğal ve insan kaynaklı olaylardır. Bir felaketle ilişkili olaylar, müdahale kaynakları ve zararlı ekonomik, sahip oldukları sosyal veya çevresel etkileri nedeniyle bunaltabilirler. Afetlerin etkisiyle topluluğun, bölgenin veya ulusun başa çıkma kapasitesi, bir kriz olarak olayları sınıflandırmamız için bize bir temel sağlar. Sürecin analizi ile, tehlikelerin doğasını ve etkilerini açıklığa kavuşturmak temeldir (Pine, 2009). “Tehlike”yi tanımlarsak, sosyal, ekonomik ve doğal sermayemizi topluluk, bölge veya ülke ölçeğinde tehdit eden potansiyel bir zarar olarak tanımlayabiliriz. Tehlikeler birçok türde olabilir; doğal (sel, kasırga, deprem, orman yangını vb.), teknolojik (tehlikeli malzeme dökülmesi, nükleer kaza, elektrik kesintisi vb.) veya insan kaynaklı olaylar (biyokimyasal, bombalama, silahlar, kitle imha, terörizm vb.) olabilir. Ayrıca Bileşik tehlikeler, yukarıdaki tehlike türlerinin bir kombinasyonundan kaynaklanan tehlikelerdir; örneğin depremlerden kaynaklanan kentsel yangınlar, sellerden kaynaklanan barajların veya setlerin yıkılması ve şiddetli yağmurlardan kaynaklanan sel veya toprak kaymaları bunlara örnek olarak verilebilir (Pine, 2009). FEMA (1997), tehlikeleri “ölümlere, yaralanmalara, maddi hasara, altyapı hasarına, tarımsal kayıplar, çevreye verilen zarar, işlerin kesintiye uğraması veya diğer türler zarar veya kayıplara yönelik potansiyel olan olaylar veya fiziksel koşullar” olarak tanımlamaktadır. Bir tehlike; fiziksel özellikleri, olasılıkları veya sonuçları ile ölçülebilir.

Birleşmiş Milletler bir afeti, “Etkilenen toplumun yalnızca kendi kaynaklarını kullanarak başa çıkma yeteneğini aşana, geniş çapta insan, malzeme veya çevresel kayıplara neden olacak biçimde işleyişte ciddi bir aksaklık” olarak tanımlar (Birleşmiş Milletler, 1992). Küçük veya büyük tüm afetler, gerçekleşmekte olan bir tehlikenin sonucudur.

Pearce (2000), “Afet”i, etkilenen bölgenin sosyal, ekolojik, ekonomik ve politik istikrarı ve mülkiyeti korumanın ve insan hayatını kurtarmanın mümkün olmadığı, afette etkilenen kişinin kapasitesini aşan, rutin olmayan bir olay şeklinde tanımlar. Afetler, kaybedilen canlar, yaşanan yaralanmalar veya mallar açısından ölçülür ve mal hasarı veya ölümlere neden olabilecek rutin acil durumlardan ayırt edilmelidir. Örneğin, bir ev yangını bir müdahale gerektirebilir can veya mal kaybına neden olabilir. Ancak yangınlar yaygın acil durumlardır, yerel müdahale kurumları tarafından yönetilirler ve normalde bir felaket olarak kabul edilmez. Bir yangının felaket sayılması için, yerel müdahale ekiplerinin kapasitesini aşması gerekir (Pine, 2009). Afet riski tipik olarak belirli bir süre içinde meydana gelen olayların olasılıkları açısından tanımlanır, örneğin beş, on veya yirmi yıl, belirli bir büyüklük veya şiddet veya düşük, orta veya yüksek risk gibi bir aralıkla ifade edilir.

Riskin genel formülü aşağıdaki biçimde verilir:

Risk = Tehlike x Zarar görebilirlik x Risk altındaki Ekonomik Değer

Doğal risklerin en önemlilerinden birine depremlere bir göz atarsak, Erdik vd. (2000)’ne göre “Bütün dünyada yılda ortalama 700 adet hasar yaratıcı deprem meydana gelmektedir. Kentsel bölgelerde meydana gelen depremler en yıkıcı doğal afetler arasında yer almaktadır. 1923 Kanto (Japonya) depreminde 140,000 ve 1976 Tangshan (Çin) depreminde 240,000 insan hayatını kaybetmiş, 1995 Kobe (Japonya) depreminde meydana gelen toplam kayıplar ise 200 Milyar Dolar’ı aşmıştır. Bu tutar Türkiye’ni gayri safi milli gelirine yakındır. Ülkemizde meydana gelen yaklaşık 120,000 aileyi evsiz bırakan 1999 Kocaeli depremindeki toplam kayıpların (fızıksel ve sosyo-ekonomik) 20 Milyar USD civarında olacağı tahmin edilmektedir”. Ergünay (2002) afet problemi ve depremle ilişkili olarak “Türkiye’nin coğrafi büyüklüğü ve depremin en önemli doğal afet türü olduğu gerçeği düşünüldüğünde herhangi bir afetin ulusal bir olay olarak kabul edilmesi olağan değildir. Zira deprem dışındaki diğer afet zararları belirli bir bölge ile sınırlı olup ülkenin tümünü etkilememektedir” demektedir.

Depremlerin önceden belirlenmesi çalışmaları henüz mümkün olmamakla beraber, bu yöndeki çalışmalar bilim ve teknolojinin tüm olanakları kullanılarak devam etmektedir. Buna karşın “deprem hasarlarına karşı alınacak tedbirlerle depremler sonucu oluşacak maddi hasar ve sosyo-ekonomik kayıpların makul seviyelere indirilmesi olanaklıdır. Bu konuda kent yerel yöneticilerine kentsel planlama, arazi kullanımı ve yapıların denetimi konusunda önemli görevler düşmektedir. Yerel yöneticilerin kent halkı ile olan yoğun ve direkt ilişkileri deprem zararlarının azaltılmasına yönelik bilgilerin transferini ve genel anlamda halkın depremlere karşı bilinçlendirilmesini olanaklı kılmaktadır” (Erdik vd., 2000). Seçilecek bir kent alanını pilot uygulama alanı olarak kullanarak kentsel alan alanın deprem afetine çeşitli faktörler (yapı, zemin, sosyal, ekonomik, idari ve kritik servislere erişebilirlik) bakımından mekânsal hasar görebilirliğini (kırılganlığını) belirlemek için Düzgün (2006) bir model önermiştir (Şekil 4).

Kentsel bölgelerde depremlerin etkisinin tahmini için ihtiyaç duyulan öğeler; tarihsel deprem verisi, jeolojik, jeofizik ve geoteknik veriler, deprem tehlikesinin olasılıksal (probabilistik) veya deterministik değerlendirmesi, yer hareketinin zemin koşullarına göre değişiminin belirlenmesi ve bu çalışmaların mikrobölgeleme çalışmaları bağlamında veritabanı ve haritaları biçiminde hazırlanmasıdır.

Şekil 4. Seçilecek bir kent alanını pilot uygulama alanı olarak kullanarak kentsel alan alanın deprem afetine çeşitli faktörler (yapı, deprem, zemin, sosyal, ekonomik, idari ve kritik servislere erişebilirlik) bakımından mekânsal hasar görebilirlik modeli (Düzgün, 2006).

Nüfus artışının bir sonucu olarak Kent planlaması kentsel alanlarda önemli bir faaliyet olarak öne çıkmaktadır. İnsan yerleşimleri ile doğal çevre arasındaki denge kentleşme nedeniyle bozulmaktadır (De Mulder, 1996). Toplumun genel refahı ve yaşam kalitesi gelişebilmesi için, kent planlaması uygulamaları bu çatışmaları/dengesizlikleri azaltmak zorundadır (Bell, 1998; Bell vd., 1987). Böyle bir planlama çeşitli insan gereksinimleri için multi-disipliner yaklaşımda olmak zorundadır (De Mulder, 1996). Bununla birlikte, kent planlamasında jeolojik, jeofizik ve geoteknik veriler; doğal afetlerin tanımlanması, kontrolü ve zararlarının azaltılması konusunda artan derecede önemli olmaya başlamıştır (Bell vd., 1987; Legget, 1987; Hake, 1987; Dai vd., 2001).

Sey (1979)’un vurguladığı gibi “Afet, bireylerin ve grupların yaşamlarında bir bozulma, normal beklenti kalıplarından bir sapma doğurmaktadır”. Afet sözcüğünün iki değişkeni vardır:

  • Afeti meydana getiren olay,
  • Bu olayın meydana geldiği toplum yapısı (Kanlı ve Ünal, 2004).

Farklı bir ifade ile, olayların, yerleşme veya “onların çeşitli bileşenlerine, toplum yapısına zararlı etkileri dokunduğunda afet söz konusudur” (Leman, 1976). Genellikle, aşırı güçteki doğa olayları, yerleşmelere zarar vermemeleri durumunda afet sayılmaz. Afetten söz edebilmek için bunlardan bir ya da birkaçının beraberce yerleşmelere zarar vermeleri gerekmektedir. Doğal afet, oluştuğu çevreye zarar ve hasar etkileri olan, beklenmedik, oluşumu değiştirilemeyen, etkileri şiddetli ve geniş ölçekli olan olaylar dizisidir (Kanlı ve Ünal, 2004).

Şengezer ve Kansu’ya (2001) göre afetler iki şekilde sınıflandırılabilir:

“Doğal Afetler: Depremler, hızlı rüzgarlar, seller, yangınlar, tsunami ve kıyı seli, heyelan, kayma, çığ düşmesi, yanardağ püskürmesi, kuraklık.

İnsan İhmallerinin Neden Olduğu Afetler: Yangınlar, patlamalar, maden kaza ve patlamaları, çevre kirlenmesi, trafik kazaları, radyoaktif ışınlar, termo-nükleer savaşlar” (Şengezer ve Kansu, 2001). Şekil 5’de Dyment ve Winter (2006)’ya göre afetlerin sınıflandırılmasına yer verilmektedir.

Şekil 5. Doğal ve Yapay Afetlerin Sınıflandırılması (Dyment ve Winter, 2006)

Kepekçi’ye (2006) göre “Tutarlı, istikrarlı ve gerçek bir afet yönetimi, o kentin afet planını çok iyi bilmekle ve afet planının çok iyi hazırlanması ile olanaklıdır”. Mikrobölgeleme çalışmaları, afet planlarının zarar azaltma safhasında temel oluşturacak çalışmalar olmasından dolayı afet yönetiminin önemli bileşenlerinden biridir. Mikrobölgeleme çalışmaları Ergünay (2006) tarafından “Mekânsal planlama çalışmaları yapılırken yerleşime açılması düşünülen boş alanlardaki tüm afet tehlikelerini, yapılaşmış alanlarda ise tüm afet risklerini büyük ölçekli haritalar üzerinde belirleyerek, güvenli arazi kullanımı ve bölgeleme kararlarının alınmasına, kentsel dönüşüm ve zarar azaltma planlaması çalışmaları için ise stratejik amaçlar, hedefler ve öncelikler belirlenmesine girdi sağlayan çok disiplinli çalışmalar” olarak tanımlanmıştır. Ülkemizde mikrobölgeleme kavramı 1960’larla beraber yeni imara açılacak yerlerde, lokal ölçekte deprem tehlikesini kestirmeyi ve uygun alan kullanım kararları alınarak deprem zararlarını azaltmayı amaçlayan çalışmalar olarak başladığı için ”sismik yada depremsel mikrobölgeleme” olarak da adlandırılmaktadır (Ergünay, 2006). Biz bu çalışmada mikrobölgeleme sözcüğü ile sismik ya da depremsel mikrobölgelemeyi kastediyoruz.

Kentsel Dönüşüm

Uçsuz bucaksız toplumsal değişimler ve kentsel nüfusun dramatik bir biçimde büyümesi; yeni talepleri karşılamak üzere kentsel alanların iyileştirilmesi/geliştirilmesi konusunda ihtiyaca yol açmıştır. Bu bağlamda, kentsel dönüşüm (urban transformation), Nalkaya (2005) tarafından “Ülkenin kent yada büyükkent statüsündeki irili-ufaklı bir çok yerleşim birimlerinde yürütülen imar eylemlerinin, tarihi kentlerde eski toplumsal, kültürel ve ekonomik önemini yitirmiş olan yerleşim bölgelerinin ve kaynaksal alanların kent yaşamına kazandırılması ve/veya büyük göç alan sanayi kentlerinin kenar bölgelerinde, daha çok kayıtdışı inşaat sektörünce gerçekleştirilmiş olan niteliksiz ve yasadışı yerleşimlerin, yasal ve sağlıklı yaşam için uygun koşullara kavuşturulması” amacına hizmet etmek üzere oluşturulan çok disiplinli çalışmalar olarak tanımlanmıştır.

Ancak ana amaç olan bu kentsel dönüşüm nedenleri kentsel rantın aracına dönüştürülmektedir. Yani kentsel dönüşümde rant amaç, kentsel dönüşüm ve barınma hakkı nedenleri de araç olmuştur.

2. Kentsel Mikrobölgeleme Çalışmaları

“Depremsel / Sismik Mikrobölgeleme (Earthquake / Seismic Microzoning)”, Sherif (1984) tarafından “Deprem hasarlarını azaltmak için düzenli arazi kullanımını amaçlayan bir işlem” olarak tanımlanıp “Arazilerin bir plan içerisinde düzenli olarak kullanımını gerçekleştirmek için deprem etkisi karşısında jeolojik, sismolojik (jeofizik) ve geoteknik faktörleri birleştirerek ekonomik, sosyal ve politik açıdan uyumlu ve kullanılabilir bölgelerin oluşturulması ile ilgilenmek” biçiminde ayrıntılandırılmaktadır. Mikrobölgeleme çalışmaları, kent/bölge planlama ve kentsel dönüşüm çalışmalarına temel oluşturan ve genel bir çerceveden bakıldığında da afet yönetiminin önemli öğelerden birini oluşturmaktadır. Yer seçim kararlarına etki eden faktörler ve kentsel tasarımın akış diyagramı Şekil 6 ve Şekil 7’de verilmektedir.

Şekil 6. Yer seçim kararlarına etki eden faktörler

Şekil 7. Kentsel Tasarım çalışmalarının akış diyagramı

Depremsel mikrobölgeleme ekonomik olarak deprem risk azaltma sürecinin yararlı bir öğesi olmuştur (Roca ve Oliviera, 2001). Deprem tehlikelerine karşı mikrobölgeleme, Hays (1980) ile Sharma ve Kovacs (1980) tarafından yer sarsıntısı altında zeminin gösterdiği davranışa göre veya yamaç duyarlılığına göre coğrafi bir bölgenin küçük bölgelere bölünmesi olarak tanımlanmıştır. Nigg (1982) mikrobölgelemenin amacının depremden sonra oluşabilecek hasarı en aza indirgeyebilecek doğru plan ve politikaların uygulanması için riskli bölgelerin küçük parçalara bölünmesi olduğunu söylemiştir.

Finn (1991) mikrobölgelemeyi, yerel zemin koşullarını dikkate alarak yapı tasarımı için sismik tehlikelere karşı hesapların geliştirmesini içeren prosedürler olarak tanımlamıştır. 1993 yılında, Uluslararası Zemin Mekaniği ve ‘Temel Mühendisliği’ (daha sonra ‘Geoteknik Mühendisliği’) Birliği (ISSMFE)’nin Deprem Geoteknik Mühendisliği Komitesi üyeleri tarafından üç temel olay olan “zemin büyütmesi”, “yamaç duyarlılığı” ve “sıvılaşma” için mikrobölgeleme ilkelerinin anlatıldığı bir rehber çalışma yapılmıştır (ISSMFE, 1993, Özçep, 2005 ). Bu çalışma özü ve felsefesi korunmak şartıyla 1999’de revize edilmiştir (ISSMGE/TC4, 1999). 1998’de Avrupa Jeofizik Birliği Nice (Fransa)’daki, 23. Genel Kurulunda “Deprem Riskinin Azaltılması- Kentsel Alanlarda Sismik Mikrobölgeleme” isimli bir sempozyum organize etmiştir. Benzer kapsamda sempozyum bir sonraki genel kurulda da yapılmış ve Sempozyumda sunulan bildiriler “Pure and Applied Geophysics” isimli dergide özel sayı olarak yayınlanmıştır (Pure and Applied Geophysics, vol. 158, no: 12).

1999 Kocaeli depreminden sonra ülkemizde de mikrobölgelemenin ilkeleri ve yasal konumu üzerine çalışmalar başlatmıştır. Bu kapsamda, Afet Risk Yönetimi Dünya Enstitüsü (Disaster Risk Management Intitute) ve Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Afet işleri Genel Müdürlüğü yönetiminde İsviçre Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı (SDC) tarafından yapılan mali destekle ortak bir çabanın ürünü olarak; “Belediyeler için Mikrobölgeleme: El Kitabı” ve “Belediyeler için Mikrobölgeleme: Bilimsel Son Durum” isimli iki rehber çalışma yapılmıştır (Afet Risk Yönetimi Dünya Enstitüsü, 2004a, b). Depremler nedeniyle oluşan riski azaltmak ve deprem yükleri altındaki yapıların güvenliğini sağlamak için, dinamik etkiler dünyanın birçok ülkesinde depreme dayanıklı yapı tasarımı yönetmeliklerinde hesaba katılmaktadır. Bölgeleme amaçlı değerlendirmeler; yerel zemin tepkisi, yamaç duyarlılığı ve sıvılaşma gibi üç tur olgu için yapılmaktadır. Bu üç tur olgunun her biri için, mikrobölgeleme çalışmaları amacıyla üç aşama ya da üç kategoride çalışmalar kabul edilmektedir.

Mikrobölgeleme çalışmaları çok disiplinli ekip çalışmalarıdır. Bu bağlamda mikrobölgeleme konusunda yapılacak çalışmalarda görev, yetki ve sorumluk dağlımı açısından bakıldığında;

Diri fayların, muhtemel yüzey kırıkları ile yüzey jeolojisinin, heyelan, çığ, kaya düşmesi gibi diğer doğal afet tehlikelerinin belirlenmesi için jeoloji mühendislerine, Bölgedeki depremsellik, tarihsel depremler, azalım ilişkileri, alanın yeraltı yapısı, P ve S dalga hızları, zemin hakim periyodları, zemin büyütmesi, davranış spektrumları gibi özelliklerin belirlenmesi için jeofizik mühendislerine, Alanı oluşturan zeminlerin mekanik özellikleri, sıvılaşma, farklı oturma, yanal yayılma gibi özelliklerinin belirlenmesi için ise geoteknik (inşaat) mühendislerine ihtiyaç duyulmaktadır (Ergünay, 2006).

Sismik Mikrobölgeleme Ölçütleri veya aşamaları (Çizelge 8) “Zemin Büyütmesi yada “Yer Hareketi Düzeyi”, “Sıvılaşma”, “Yamaç Stabilitesi”, “Su Baskınları”, “Yüzeysel Faylanma” olarak verilmektedir.

Çizelge 8. Mikrobölgeleme Çalışmalarında aşamalar ve ölçütler (Lav, 1994)

3. Sonuçlar

Kent planlaması; nüfus artışının bir sonucu olarak genişleyen kentsel alanlarda önemli bir çalışma olarak öne çıkmaktadır. Toplumun genel refahı ve yaşam kalitesinin gelişebilmesi için, ister makro düzeyde isterse mikro düzeyde olsun, insan yerleşimleri ile yerkürenin bileşenleri/dinamiği arasında dengenin sağlanabilmesi zorunludur. Gerek geniş ölçekte kent planlaması uygulamaları kapsamında ve gerekse küçük ölçekte yapı mühendisliği bağlamında yapılacak “zemin incelemeleri”, bu dengenin kurulmasında önemli aşamalardan biridir. Bu yöndeki bütün çalışmalar, çeşitli insan gereksinimlerini doğal çevre ile uyum içinde optimize ederek inter-disipliner karakterde olmak zorundadır.

Gerek bina bazında gerek kent bazında ve gerekse kentsel dönüşüm/yenileme bağlamında makro ve mikro ölçekte bu zemin problemleri çözülmediği taktirde son 17 Ağustos depreminde ve sonrasında yaşadığımız olaylar tüm depremler için kaçınılmaz sonları oluşturacaktır. Bu problemlerin çözümü bütün dünyada mühendislikler arası (jeofizik mühendisi/jeoloji mühendisi ve geoteknik (inşaat) mühendisi çok disiplinli çalışmalar ile ancak başarılmaktadır.

Referanslar

  • Afet Risk Yönetimi Dünya Enstitüsü, 2004a, Belediyeler İçin Sismik Mikrobölgeleme: El Kitabı, Afet İşleri Genel Müdürlüğü.
  • Afet Risk Yönetimi Dünya Enstitüsü, 2004b, Belediyeler İçin Sismik Mikrobölgeleme: Bilimsel Son Durum, Afet İşleri Genel Müdürlüğü.

· Ansal, A., 2004, (Ed.); Recent Advances in Earthquake Geotechnical Engineering and Microzonation, Kluwer Academic Publishers, netherlans.

  • Balamir, M., 2007, Afet Poltikasında Uluslararası yönelişler ve ve Türkiye, Türkiye Afet Yönetimi Dokuzuncu Yuvarlak Masa Toplantısı, 12 Ocak 2007, ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi, Ankara.

· Beck, U., 1995, Ecological Politics in an Age of Risk, Cambridge: Polity.

· Beck, U., 1992, Risk Society: Towards a New Modernity. New Delhi: Sage. (Translated from the German Risikogesellschaft [1] published in 1986.

· Beck, U., 1999, World Risk Society, Cambridge: Polity.

  • Bell, F.G., 1998, Environmental Geology, Blackwell, 594p.
  • Bell; F.G., Crıps, J.C., Culshaw, M.G., O’hara, M., 1987, Aspects of geology in planning, in: Culshaw, M.G., Bell; F.G., Crips, J.C., O’Hara, M., (eds.), Planning and Engineering geology, Geological Society Engineering geology Special pub. No:4, pp.1-38.
  • De Mulder, E.F.J, 1996, Urban geoscience; in McCall, G.J.H., De Mulder, E.F.J., Marker, B.R., (eds.), Urban Geoscience, Balkema, Rotterdam, 1-11.
  • Düzgün, Ş., 2006, Afet Riskinin Kent Ölçeğinde Bütünleşik Bir Yaklaşımla Modellenmesi, Afet Yönetmi 8. Yuvarlak Masa Toplantısı, ODTÜ, Ankara.
  • Dyment, U.J., Winter, N.L., Hazard Mapping and Modeling, www.training.fema.gov/EMIWeb/edu/docs/hrm/Session%201-%20Power%20Point.ppt. (Erişim Tarihi: 03.01.2007).
  • Erdik, M., Ansal, A., Aydınoğlu, N., Barka, A., Işıkara, A.M., Yüzügüllü, Ö., Avcı, J., Özel, O., Alpay, Y., Birgören, G., 2000, İzmir Deprem Senaryosu ve Deprem Master Planı, İzmir Büyükşehir Belediyesi, (http://www.izmir-bld.gov.tr/eski/izmirdeprem/izmirrapor.htm), İzmir.

· Erdik, M., Durukal, E., 2004, Strong Ground Motion, in Recent Advances in Earthquake Geotechnical Engineering and Microzonation, A. Ansal (ed.) , Kluwer Academic Publishers, Netherlans.

  • Ergünay, O., 1971, Türkiye’de Mikrozon çalışmaları ve Gediz kasabası uygulaması. İMO Teknik Bülteni, (8):115-128.
  • Ergünay, O., 1973, Mikrobölgeleme. Deprem Araştırma Enstitüsü Bülteni, (2):10-31.
  • Ergünay, O., 2002, Türkiye’nin Afet Yönetimi Sistemine Genel Bir Bakış: Sorunlar ve Çözümler, “Kentsel Yerleşmeler ve Doğal Afetler: Derleyen: Emine M. Komut” içinde, Sayfa 1-9, Mimarlar Odası UIA II. Bölge Çalşıma Programı, Ankara.
  • Ergünay, O., 2006, Mikrobölgeleme Çalışmaları ve Afet Senaryoları, JICA-Içişleri Bakanlığı Belediye Elemanları için Düzenlenen Zarar Azaltma Eğitimi Kursu (18-22 Eylül 2006)
  • Ergünay, O., 2006, Mikrobölgeleme Çalışmaları ve Afet Senaryoları, JICA-Içişleri Bakanlığı Belediye Elemanları için Düzenlenen Zarar Azaltma Eğitimi Kursu (18-22 Eylül 2006)
  • FEMA (1997). FEMA’s Multi-Hazard Identification and Risk Assessment: The Cornerstone of the National Mitigation Strategy. Federal Emergency Management Agency, Washington, DC. http://www.fema.gov/library/viewRecord.do?id=2214.

· Finn, W. L., Onur, T., & Ventura, C. E. (2004). Microzonation: developments and applications. In Recent Advances in Earthquake Geotechnical Engineering and Microzonation (pp. 3-26). Springer Netherlands.

  • Hake, S.S., 1987, A review of engineering geological and geotechnical aspects of town and country planning with particular reference to minerals and extractive processes, in: Culshaw, M.G., Bell; F.G., Crips, J.C., O’Hara, M., (eds.), Planning and Engineering geology, Geological Society Engineering geology Special pub. No:4, pp.53-58.

· Hays, W. W., (1980), Procedures for estimating earthquake ground motions: U.S. Geol. Survey Prof. Paper 1114, 77 p.

· http://iugg-georisk.org/presentations/Wenzel/wenzel_st04/frame2.htm

  • Kanlı, B., Ünal, Y., 2004, Üst düzey planlama sistemi ve Afet yönetimi ilişkileri, İTÜ Dergisi/a, Mimarlık, Planlama, Tasarım, Cilt:3, Sayı:1, 103-112.

· Kepekçi, D., 2006, Bütünleşik Afet Yönetimi içinde Yetersiz Afet Mevzuatı çerçevesinde İl Afet Planı Örneği, Türkiye 17. Uluslararası Jeofizik Kongre ve Sergisi, 14-17, 2006, Ankara.

· Lav, A., 1994, İstanbul ve Erzincan şehirlerinde zemin büyütme etkilerine göre mikrobölgeleme, Doktora Tezi, İTÜ İnşaat Müh. Böl.

· Legget, R.F., 1987, The value of geology in planning, in: Culshaw, M.G., Bell; F.G., Crips, J.C., O’Hara, M., (eds.), Planning and Engineering geology, Geological Society Engineering geology Special pub. No:4, pp.53-58.

· Nalkaya, S., (2006). Kentsel Dönüşüm ve Kent Kimliği, Yapı Dergisi, Yapı-Endüstri Merkezi Yayınları, 292, 39-43.

· Ozcep, F., Karabulut, S., Korkmaz, B., Zarif, H., (2010). Seismic microzonation studies in Sisli, Istanbul, Turkey. Scıentıfıc Research And Essays, vol.5, no.13, 1595-1614.

· Özçep, F. 2007. Mikrobölgeleme: İlkeler ve Uygulamalar, TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası, Ankara.

· Pearce, L. (2000). An Integrated Approach for Community Hazard, Impact, Risk and Vulnerability Analysis: HIRV. Doctoral Dissertation. The University of British Columbia.

· Pine, J. , 2009, Natural Hazards Analysis: Reducing the Impact of Disasters, CNC Press.

· Roca, A., Oliveira, C., 2001, Earthquake Microzoning, Pure and Applied Geophysics, Vol., 158, no: 12, pp.2291-2294.

· Shane III, O.C. and Küçük, M. (1998) 'The world's first city', Archaeology, 51(2) March/April 1998. http://archive.archaeology.org/9803/abstracts/catal.html [Erişim tarihi 05 February 2016]

· Sharma, S. And Kovacs, W.D., 1980, Microzonation of Memphis, Tennessee Area, A Report On Research Sponsored By The Usgs, No: 14.08.0001-17752.

· Sherif, M.A., 1982, Introductory Statement of 3 th International Earthquake Microzonation Proceedindgs, June 28-July1, Seattle, USA.

· Şengezer, B. ve Kansu, H., (2001). Kapsamlı Afet Yönetimi, sh. 132, YTÜ Basım Yayın Merkezi, İstanbul.

· Wenzel, F., Bendimerad, F., 2004, Megacities and Megarisks, Earthquakes and Megacities Inititives, Workshop an Risk Science, Society and Sustainable Development, Stocholm, İndirilme Tarihi: 06.01.2007, Web Sayfası :

· World Institute for Disaster Risk Management, Inc., 2004a: Seismic Microzonation for Municipalities. Manual.

· World Institute for Disaster Risk Management, Inc., 2004b: Seismic Microzonation for Municipalities. State of Art.