ÖLÇÜ 2021 ARALIK SAYISINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ

KENTLERDE AÇIK VE YEŞİL ALANLARIN PLANLAMA SÜRECİ

Mustafa Buğra YERLIYURT

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası İstanbul Şubesi Başkanı

Özet

Kentsel açık ve yeşil alanların; bölgesel üst ölçek planlamalar kapsamında sosyal, ekonomik ve ekolojik açıdan sürdürülebilirlik çerçevesinde değerlendirilmesi, mikro ölçek planlamalarının da bu altlık doğrultusunda yapılması gerekmektedir. Küçük mekânsal yaklaşımlarla ada-parsel bazında yapılan planlamalar kent bütünü açısından sürdürülebilir sonuçlar yaratmamaktadır.

Bu yaklaşımla planlama sürecinde ölçek sıralaması aşağıdaki gibi olmalıdır:

· Ulusal ölçekte arazi kullanım planlarının hazırlanması

· Kentsel ve bölgesel yeşil alan sistemlerinin planlanması

· Kentsel açık alanların planlanması

· Kentsel tasarım planlarının hazırlanması

Planlama’nın önemi kadar, planlama sürecinde dikkate alınanması gereken unsurlar da önemlidir:

· Katılımcı planlama:

- Katılımcı tasarım

- Katılımcı yönetim

· Korumacı planlama:

- Doğa

- Bellek

· Sürdürülebilir planlama:

- Ekonomik sürdürülebilirlik

- Ekolojik sürdürülebilirlik

- Sosyal sürdürülebilirlik

Yeşil alanların planlanması

· Planlama aşamaları

Anahtar Kelimeler: Katılımcı planlama, korumacı planlama, sürdürülebilirlik, peyzaj mimarlığı

KENTLERDE AÇIK VE YEŞİL ALANLARIN PLANLAMA SÜRECİ

1. GiriŞ

Geçmişten günümüze kentlerin üretim, ticaret, eğitim ve kültür odağı olarak büyük nüfus hareketlerinin cazibe merkezi haline gelmesi; barınma, ulaşım, altyapı ve ticari faaliyetler nedeniyle ortaya çıkan yapısal ihtiyaçları da beraberinde getirmiştir. Büyük kentlerde yapı yoğunluğu, ulaşım sistemleri ve diğer tüm gereksinimler nedeniyle betonlaşma ve yapılaşma, kent içi ve yakın çevresindeki doğal ekosistemi tahrip etmeye devam etmektedir. Bunun yanı sıra doğal kaynakların hızlı ve yoğun bir şekilde tüketilmesi de doğanın kendine yeter halini olumsuz yönde etkilemektedir.

Bu baskılar nedeniyle doğanın onarılamaz şekilde tahribatı günümüzde etkilerini daha fazla hissetmeye başladığımız iklim değişikliği, kuraklık ve bunlara bağlı olarak ortaya çıkan doğal afetler, bioçeşitliliğin hızla azalması, kaynakların tükenmesi, gıda ve su sorunu gibi büyük problemlerle yüzleşmemize neden olmaktadır. Tüm bunların yanı sıra pandemi döneminde de açık ve yeşil alanların değerini bir kez daha anlama şansımız oldu.

Ülkemizde kKentsel yeşil alanların planlama, tasarımlanması, ve imalat süreci ve ile yönetim planlaması; ülkemizde genel olarak yerel yönetimlerin 5 yıllık yönetim dönemleri boyunca yapabilecekleri parsel veya ada bazında, imar planlarında yeşil alan olarak tariflenmiş sınırlarda ve dönemsel ihtiyaçların karşılanması amacıyla kısa vadeli alt ölçek planlamalarla yapılmaktadır.

Planlamanın bölgesel ekosistemle uyumluluğu, yeşil sistemlerin sürekliliği, orman ve havzalar gibi ile koruma alanları, ulaşım sistemleri, konut, ticaret ve sanayi alanları ile ilişkisi üst ölçek planlamalar kapsamında değerlendirilmesi gereken bir konu olmasına karşın; dönemsel yaklaşımlar ve ekonomik ve siyasi beklentiler çoğu zaman doğru planlama hiyerarşisinden uzak uygulamalarla sonuçlandırılmaktadır. İçinde yaşamakta olduğumuz İstanbul kenti önümüzdeki en çarpıcı örnek durumundadır.

Çok eski tarihlerden günümüze İstanbul; bölgesel ve kıtalararası ticaretin ve kitlesel göçlerin önemli bir geçiş yolu olması nedeniyle önemli bir yerleşim alanı olmuş ve çok katmanlı büyük bir metropol haline gelmiştir. Bu durum; geçmişten günümüze kentin bütününde plansız ve hızlı bir gelişme ve büyüme baskısı yaratmış, bu nedenle gelişim ve dönüşüm alanları haricinde bütüncül bir planlama yapılmasını da oldukça zorlaştırmaktadır. Gelişim ve dönüşüm alanlarının planlamalarının da gerektiği şekilde yapılıp yapılmadığı da tartışılabilir.

Kentsel yeşil alanların kente ve kentliye faydalı olabilmesi için doğru plan hiyerarşisi ile üst ölçeklerden parsel bazında uygulamalara kadar mümkünse çeşitli alanlarda plana katkı sağlayabilecek olan kentsel tasarımcı, peyzaj mimarı, şehir ve bölge plancıları, altyapı uzmanları ve gerekli tüm teknik ve sosyal meslek disiplinlerinin bulunduğu katılımcı bir çalışma ile gerçekleştirilmesi en doğru ve sürdürülebilir yöntemdir.

2. PLANLAMA HİYERARŞİSİ BAĞLAMINDA YEŞİL ALANLAR

Ulusal ölçekte arazi kullanım planları; tarım, orman, sanayi ve yerleşim yerleri v.b. gibi kullanım fonksiyonlarının belirlenmesi, ulaşım ağlarının planlanarak kırsal ile kent ilişkisinin belirlenmesi ve bu doğrultuda gelişim politikalarının belirlenmesi, bunun yanı sıra doğal kaynakların kullanımı ve korunması, ulusal ve bölgesel ekolojik yapının ile toprak potansiyelinin sürdürülebilirliği gibi konular gözetilerek bir kentin doğru planlanmasında ana prensipleri belirler.

2.1. Çevre düzeni planı

Çevre Düzeni Planı, il bütününde ve yerel kalkınma ekseninde hazırlanan; fiziki, sosyal ve ekonomik gelişmeye; ana ulaşım, altyapı, yatırımlar ve yerleşmelere dair genel arazi kullanımı ve gerektiğinde yer seçimine; ve ayrıca, doğal, tarihi ve kültürel kaynakların korunması ve geliştirilmesine dair strateji ve kararların ilgili kanun amacı doğrultusunda belirlenmesi, sürdürülebilir ve planlı bir biçimde gerçekleştirilmesine yönelik, idareler ve disiplinler arası uyumu da sağlayan, uygulama araç ve programlarına sahip kapsamlı rapor ve eklerinden oluşan plandır.

Çevre Düzeni Planlarında uyulacak esaslar, revizyon, ilave ve değişikliklerin hangi esaslar kapsamında yapılacağı, planların hazırlanması, hazırlatılması ve incelenmesine ilişkin idari ve teknik usullerin nasıl olacağı, planların onaylanması, yürürlüğe girmesi, ilanı, dağıtımı, uygulamaların izlenmesi ve denetlenmesine ilişkin esaslar 14.06.2014 gün ve 29030 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanan “Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği” hükümleri uyarınca yürütülmektedir.

İstanbul’un mekânsal gelişiminin ve kalkınmasının sürdürülebilir bir biçimde sağlanması ve yaşam kalitesinin artırılması amacı ile hazırlanan 22.08.2006 tarihinde onaylanan 1/100.000 ölçekli “İstanbul İl Çevre Düzeni Planı”; bu plana yapılan itirazlar, çevre illerdeki üst ölçek planlar, 9.uncu Kalkınma Planı, OECD Raporu gibi çalışmalar, meslek odaları ve diğer kurumlardan gelen görüşler ile İBB Şehir planlama Müdürlüğü tarafından yaptırılan Tarım, Sanayi ve Hizmet sektörlerine ilişkin yapılan analitik etüt çalışmaları da dikkate alınarak yeniden düzenlenerekmiş ve Büyükşehir Belediyesine iletilmiştir. 13.02.2009 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 103 sayılı kararı ile kabul edilen 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni planı 15.06.2009 tarihinde Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından onaylanarak yürürlüğe girmiştir.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın 27.12.2019 tarihli ve E.307999 sayılı yazısı ile, İstanbul İli Avrupa Yakası Rezerv Yapı Alanı 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliğinin 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 6. maddesi ile 1 No’lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 102. maddesi uyarınca İÇDP-17092,26 plan işlem numarası ile 23.12.2019 tarihinde onaylanmıştır.

Söz konusu 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği, Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin 33. maddesi gereğince 30.12.2019 tarihinden itibaren bir (1) ay (30 gün) süre ile Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü (Barbaros Mahallesi, Begonya Sk. No:9A, 34746 Ataşehir/İstanbul) ilan panosu ile internet sitesinde askıya çıkarılmıştır.

2.2. İmar planları

2.2.1. Nazım imar planı

Varsa bölge ve çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının genel kullanış biçimlerin, başlıca bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarının, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporu ile beraber bir bütün olan plandır.

2.2.2. Uygulama imar planı

Tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastro durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını bunların yoğunluk ve düzenlenen yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plandır.

2.2.3. Revizyon imal planı

Gerek nazım ve gerekse uygulama imar planlarının ihtiyaca cevap vermediği ve uygulamasının problem olduğu durumlarda: planın tümünün veya büyük bir kısmının plan yapım tekniklerine uyularak yenilenmesi sonucu elde edilen plandır.

2.2.4. İlave imar planı

Mevcut imar planının gelişme alanları açısından ihtiyaca cevap vermediği hallerde mevcut imar planına bitişik ve mevcut imar planının genel arazi kullanış kararları ile tutarlı ve yine mevcut imar planı ile ulaşım açısından bütünlük ve uyum sağlayacak biçimde hazırlanmış bulanan plandır.

2.2.5. Mevzii imar planı

Mevcut imar planı sınırları dışında olup bu planla bütünleşmeyen bir konumda bulunan alanlar üzerinde hazırlanan ve sosyal ve teknik alt yapı ihtiyaçlarını kendi bünyesinde sağlamış olan plandır.

2.2.6. İmar planı değişikliği

Onaylı imar planı sınırları içinde arazi kullanışlarının büyüklüğünde, konumunda, yoğunluğunda veya ulaşım sisteminde, imar planı ana kararlarını bozmayacak biçimde mevzii olarak farklılık getiren değişikliklerdir.

2.3. Kentsel tasarım plan ve projeleri

Kentsel tasarım terimi ilk kez 1920’li yıllarda Amerika’da kurulan Kentsel Tasarım Komitesi’nde kullanılmıştır. Amerikan Mimarlar Birliği (A.İ.A) bünyesinde kurulan komitede, mimarlar ve kent plancıları deneyim ve görüşlerini paylaşarak katkıda bulunmuşlardır. Ancak, tanımın kavramsal ve bilimsel olarak gelişimi, 1956 yılında Harvard Üniversitesi’nin açılış konferansı ve diğer konferanslarda gerek kent plancılarının gerekse tasarımcıların yaptıkları değerlendirme ve tartışmalarda ortaya çıkmıştır.

20. yüzyılın ilk yarısında modernizm, mekânı değiştirirken katı nesnel ve rasyonel kurallar ile oluşmuş tekdüze, kimliksiz daha çok sanayi devriminin etkisiyle üretilen kentsel alanların üretimine neden olmuştur. Kentsel tasarım, bu sürece karşı gelecek şekilde ve farklı disiplinler arasında, ama esas olarak planlama, peyzaj mimarlığı ve mimarlık arasında birleştirici bir alt disiplin olarak akademik camia tarafından yapılan değerlendirme ve tartışmalar sonucu ortaya çıkmıştır. Kavramsal tanımlarda çok farklı yaklaşımlarda bulunulmasına rağmen, temelde yaşanılabilir kentsel çevreler yaratılması ve yaşam kalitesinin yükseltilmesi ortak hedef olarak belirtilmiştir.

Kentsel tasarımı disiplinler arası boyutta değerlendirenlerden olan Shirvani’ye göre kentsel tasarım; mimarlık, peyzaj mimarlığı, şehircilik, inşaat ve ulaşım mühendisliği, psikoloji, hukuk, gayrimenkul gelişimi ve diğer ilgili disiplinleri barındıran karmaşık disiplinler arası bir alandır (Günay,1999). Maria Auböck, ‘Open Spaces-The City’ adlı kitabında; kentsel tasarımın, kentsel plan ve mimari proje arasında yer alan, iki dünya arasında köprü niteliğinde, yeniden canlanan bir disiplin olarak tanımlar. Ona göre kentsel tasarım, kısmen plan, kısmen projedir, kamusal-kentsel mekân strüktürünü tanımlayan süreç içinde estetik ve yasal araçtır (Auböck, 1996). Şehir plancısı Günay’a göre kentsel tasarım; makro, meso ve mikro ölçeklerde kentin form ve yaşamını üretme teorisi ve pratiğidir. Planlama kararlarının gerçekleştirme süreci ve kentsel çevrenin yaratılmasıdır (Günay, 1999).

2.4. Kentsel açık ve yeşil alanlar

2.4.1. Açık yeşil alan tanımı

Açık yeşil alanlar; yapı kitlelerinin dışında kalan, kısmen ya da tamamen insan kullanımına açık rekreasyonel potansiyeli de bulunabilen alanlardır.

Açık alan kavramı Öztan(1968), Akdoğan(1987), Özbilen(1991) ‘e göre; kent dokusunun önemli temel alanlarından birisi olup, mimari yapı ve ulaşım alanları dışında kalan açıklıklar veya boş alanlar olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir deyişle, dış mekan üzerinde herhangi bir amaca göre yapılaşmanın olmadığı ve herhangi bir rekreasyonel kullanım için uygun potansiyel imkanı bulunan alanlar olarak algılanabilir. Örneğin meydanlar, su yüzeyleri, ulaşım alanları açık alan olarak tanımlanmaktadır. (Gül vd 2001)

Yeşil alan kavramı ise, Saatçioğlu (1978), Akdoğan (1978) ‘a göre; mevcut açık alanların, bitkisel elemanlarla kaplı veya kombine edilmiş yüzeyler olarak tanımlanmaktadır. Bu tanıma göre her yeşil alan bir açık alan niteliğindedir. Her açık alan yeşil alan olmayabilir.

2.4.2. Açık yeşil alan fonksiyonları

2.4.2.1. Rekreasyon fonksiyonu

Aktif ve pasif rekreasyon imkanı sağlar. Kent içinde ve dışında sportif donatıların tesisine olanak verir. Eğlence ve ilgili donatımlara olanak verir. Kent insanına doğaya ve peyzaja yakın bir dinlenme imkanı sunmaktadır.

2.4.2.2. Ekolojik fonksiyonu

Ekolojik süreçlerin sağlıklı işleyişine katkı sağlayarak kent ekosistemini doğal ekosistemlerle bütünleştirir. Kent içerisinde hava akımlarına olanak verir. Kentin içinde ve çevresinde bulunan, konut endüstri ve motorlu taşıtlardan çıkan gazlardan kirlenen kentin havasında bulunan toz ve zararlı gazları temizler. Gürültüyü abzorbe absorbe eder.

2.4.2.3. Arazi organizasyonu fonksiyonu

Kentlerin fiziksel alanlarında denge oluşturan unsurlardır. Yapısal kitle boşluk ayarlamasına yardımcı olurlar. Kentlerin formal yapılı binalarının meydana getirdiği katı kalıbı yumuşatarak kente organik bir karakter kazandırırlar (Etli 2002).

2.4.3. Kentsel yeşil alanların sınıflandırılması

2.4.3.1. Kamusal açık yeşil alanlar

Toplumun yararlandığı veya tüm rekreasyonel ihtiyaçlarının karşılandığı kamusal alanlardır. Kent ve mahalle parkları, kent ormanları ve koruluklar, mezarlıklar, botanik bahçeleri, hayvanat bahçeleri, fuar sergi alanları, yol, bulvar ve refüjler, spor alanları, gibi yerler sayılabilir.

2.4.3.2. Yarı özel açık yeşil alanlar

Çoğunlukla toplumun tamamının yararlanamadığı; sadece kurum ve kuruluşların çalışanları, aileleri veya belirli bir kesim tarafından belli şartlarla kullanılabilen açık alanlardır. Okullar, askeri alanlar, kamu kurum ve kuruluşları ve bunun gibi alanlardır.

2.4.3.3. Özel açık yeşil alanlar

Özel mülkiyetli veya tahsisli alanlarda, sahipleri, işletmecileri, veya ücret karşılığı kullanıcılara açık alanlar, toplu konut, otel, kulüp gibi alanlardır.

2.4.4. ‘Peyzaj planlama’ bağlamında yeşil alanlar

‘Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’ne (APS) göre peyzaj; insanlar tarafından algılandığı şekliyle, özellikleri, insan ve doğal etmenlerin etkileşimi ve eylemi sonucunda oluşan bir alandır. Forman(1995)’ a göre peyzaj; kilometrelerce geniş alanlarda benzer formlarda tekrarlanan arazi kullanımları ya da yerel ekosistemlerin karışımı olan bir mozaiktir.

‘Peyzaj Planlaması’ kavramı Avrupa Peyzaj Sözleşmesinde; peyzajın değerinin artırılması, iyileştirilmesi veya yeni peyzajların oluşturulması için yapılan ileriye yönelik eylemler bütünü olarak tanımlanmaktadır.

Peyzaj planlamada öncelikle koruma ve kullanma dengesinin ortaya konulması, ekolojik özelliklerin irdelenmesi, kullanımlar ve dolayısıyla ekolojik ilişkilerin değerlendirilmesi, kültürel peyzaj elemanlarının irdelenmesinin ardından eylemlerin tanımlanması ve insanın en üst düzeyde yararlanacağı ama diğer canlılara en az zarar vereceği bir çevrenin oluşumu üzerinde durulmaktadır (Başal 1988, Uzun 2003)

Son yıllarda yapılan peyzaj planlama çalışmaları incelendiğinde; süreçlerin analiz edildiği, peyzajın yapı ve fonksiyonlarının değerlendirildiği, peyzaj ekolojisi temelli yaklaşımların ortaya konulduğu planlama yaklaşımları ön plana çıkmaktadır.

Peyzaj planlama, bölgesel kalkınma politikaları ile de doğrudan ilişkilidir. Bütüncül bir bölgesel planlama politikası; kalkınma, bölge halkının yaşam kalitesinin iyileştirilmesi, bölgesel kimliğin korunması ve alan kullanımları arasındaki bütüncül bir yaklaşımı kapsar.

3. PLANLAMA SÜRECİNDE KATILIMCI, KORUMACI, SÜRDÜRÜLEBİLİR YAKLAŞIM

Üst ölçek planlama süreci ülkemizde Belediyeler ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yürütülmektedir. Orta ve küçük ölçekli planlamalar ve projeler ise yerel yönetimler veya bakanlığa balı bölge müdürlüklerince yürütülmektedir. Bu doğrultuda planlama sürecinin genel olarak kullanıcı katılımına çok açık olmayan, korumacı ve sürdürülebilirliği bütüncül anlamda karşılayamayan planlamalar, günümüzün büyük kentlerinin en büyük sorunlarından birisidir. Makro ölçekten mikro ölçeğe kadar tüm planlama sürecinde planlama hiyerarşisinin yanı sıra aşağıdaki unsurların da birlikte değerlendirilmesi gereklidir.

3.1. Katılımcı planlama

Planlama sürecinin en büyük darboğazlarından biri katılım boyutudur. Günümüzde yürürlükteki yasal düzenlemeler; ile toplumsal katılımı,; planların ilgili yönetimlerce yaptırılması, sonrası onay sürecinde yine yetkili idareler ve yöneticiler tarafından onaylanması, tüm bunların sonrasında toplumsal katılım ancak kısıtlı itiraz süreci ile yapılabilmektedir.

Plan öncesi; planlama esasları hakkında bilgilendirme, sürecin belirli evrelerinde toplumsal görüş alınması, sorgulama ve değerlendirme bağlamında katılımcı yaklaşım, süreç ve evrelerinin geliştirilmesi, toplumsal fayda açısından oldukça önemli bir unsurlardıur. “Planlamada yerel inisiyatifin artırılması”, yerel ölçekteki planların ilgili yerel yönetimlerce hazırlanması ve onayı, evrensel olarak kabul görmüş bir ilkedir. Ancak günümüz pratiğinde; yerel planların birbirleri ile ve üst ölçekli planlarla ilişkilerinin kurulması, yerel çıkarlarla ülke gerekliliklerinin dengelenmesi bağlamında önemli sorunlara neden olmaktadır.

Ülkemizde planlama deneyimlerinde ortaya çıkan temel sorunlardan biri ‘planlama yönetimi’ kavramının yerleşmemişesi olması ve planın organizasyonel bağlamda da kurumsallaşamamasıdır. Özellikle yerel yönetimlerinde planlamayı; devamlılığı olan bir süreç olarak algılamasık konusunda büyük eksiklikler bulunmaktadır. Planlamanın başarısını ölçecek bir sistem kurulamamıştır. Bu nedenle, planlamanın fonksiyonel olarak değerlendirmesi yapılamamakta, geri beslemelerle planı güncel ve canlı tutma gayretleri görülememektedir.

3.2. Korumacı planlama

Plan hiyerarşisi içerisinde yapılan tüm planlamaların doğal, kültürel ve tarihi unsurların birlikte değerlendirilerek korumacı bir yaklaşımla şekillendirilmesi gerekir. Bu bağlamda üst ölçek planların yapımında etüt aşaması oldukça önem taşımaktadır.

Plan yapılacak konusu bölgenin, ekolojik açıdan değerlendirilip doğa koruma eksenli bir envanterinin çıkarılması öncelikli unsur olmalıdır. Bunun yanı sıra bölgenin tarihi ve kültürel mirasının da bir envanterinin çıkarılması da önceliklerden biridir. Bu iki unsurun birleşimi toplumsal belleğin planlamaya etkisini artırır. Bu Toplumsal belleğin korunması, yapılacak planlamanın fonksiyonel gerçekçiliğinin de dayanağını oluşturmaktadır.

Mevcut doku ve belleğin korunmadığı bir planlamada bütüncül yaklaşımın göz ardı edildiği, parsel bazında yapılan uygulamaların oldukça yapay kaldığı ve uzun vadede sürdürülebilir olmadığı birçok örnek vermek mümkündür.

3.3. Sürdürülebilir planlama

Dünyada insan nüfusunun artması, sanayi ve teknolojinin gelişmesi, üretim ve tüketimin artması, artan enerji ihtiyacı gibi faktörler durumlar; doğal kaynakların tüketilmesi, karbon salınımı, çevre ve ekolojinin tahrip edilmesi gibi sonuçlar doğurmuş,tur. Bu durum global ölçekte iklimi bile etkileyecek duruma ulaşmıştır. Bu nedenle yapılacak tüm planlamaların sürdürülebilir olması, etüt aşamasından mikro planlamalara kadar her aşamada en önemli unsur haline gelmiştir.

Sürdürülebilirlik başlıca 3 alt başlık halinde ele alınabilir.

3.3.1. Ekonomik sürdürülebilirlik

Bir planlama yapılırken en önemli unsurlardan biri uygulanabilir olması ve ekonomik fizibilitesinin doğru yapılmış olmasıdır. gerekir. Ülkemizde birçok planlama; uygulama aşamasında yetersiz kaldığı veya ekonomik olmadığı gerekçesiyle uygulanamayıp bazen plan aşamasından uygulamaya geçirilememiş, bazen de yetersizlikleri gerekçe gösterilerek revize edilmiştir.

İhtiyaca göre yapılan planlamalar, mevcut ekonomik durum göz önüne alınarak yapılmalıdır. Aksi taktirde bütçe yetersizliği veya benzeri gerekçelerle hayata geçirilemeden rafa kaldırılmaktadır. Detaylı bir fizibilite yapılmadan yapılan planlamalar ise uygulama sonrası verimliliğinin yeterli olmaması nedeniyle kimseye bir fayda sağlamadan atıl duruma gelmektedir.

3.3.2. Ekolojik sürdürülebilirlik

Planlama hiyerarşisini oluşturan tüm planlama aşamalarında, planlamanın doğal çevreye olan etkisi en öncelikli unsur olarak ele alınmalıdır. Mevcut ekosistem, flora, fauna, iklim, çevre ve doğal kaynakların verimli kullanımı gibi konular dikkate alınmalıdır. Planlama alanı yeşil alan dahi olsa bunun bile doğal çevreye negatif etkileri ve yükleri olabilir. Su ve enerji tüketimi, mevcut ekosisteme eklenecek diğer canlı tür ve formasyonlarının birbiriyle etkileşimi, yağmursuyu kontrolü, altyapı sorunları, gibi birçok konunun birlikte değerlendirildiği bir etüt çalışması planlamaya yön vermelidir. Konut, ticaret, sanayi, tarım vb. gibi büyük ölçek planlama kararlarının çevre ve ekolojiye etkisi oldukça büyüktür, başlangıçta öngörülemeyen veya önemsiz gibi görünen etkenlerin geri dönülemez sonuçları olabilir. Yanlış planlama yaklaşımları; İklim değişikliği, bio-çeşitliliğin azalması, su kaynaklarının kirlenmesi ve yok olması vb. gibi riskleri beraberinde getirebilir.

3.3.3. Sosyal sürdürülebilirlik

Planlama, ulusal ölçekte kalkınma ve gelişme öncelikli bir çalışmadır. Bu nedenle planlamanın odağında toplum yer almalıdır. Toplumlar geçmişlerinden gelen birlikte yaşama kültürleri, gelenekleri, tarihi ve sosyal birleştirici unsurlarıyla bir bütündür. Ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan birlikte yaşayabilmelerinin gerekli tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir çevre; planlamanın başlıca amacı olmalıdır. Katılımcı planlama süreci planlamanın başarılı olmasını ve sosyal sürdürülebilirliğini artırır. Kullanıcıya hitap etmeyen, ihtiyaçları karşılamayan, toplumsal fayda gözetmeyen bir planlama yaklaşımı bu bağlamda kullanıcı kitleyi de memnun etmeyecek ve sürdürülebilir olmayacaktır.

KAYNAKLAR:

Adnan Menderes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt:, Sayı: (Sf. 226-261)

Bilgili, B. Cemil, 2008 Kentsel Açık ve Yeşil Alan sistemleri, AÜZF Peyzaj mimarlığı bölümü basılmamış ders notları.

Ekolojik Tasarım ve Planlama George F. Thompson and Frederick R. Steiner, (Wiley, 1997)

Peyzaj planlama : Teori ve Planlamaya Giriş Hackett, Brian (Oriel, 1971)

Peyzaj Planlama ve Çevresel Etki Tasarımı Tom Turner (2nd ed UCL Press, 1998)