ÖLÇÜ 2018 KASIM SAYISINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ

İMAR AFFI: İSTİSNA MI, GELENEK Mİ?

TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi

İmar Barışı adıyla 10 Mayıs 2018 gecesi Meclis`te kabul edilen "KAÇAK YAPILAŞMA AFFI", 18 Mayıs`ta yürürlüğe girmiş, 06 Haziran`da "Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar" yayımlanmış, 9 Haziran itibariyle de af başvuruları başlatılmıştır.

***

Düzenleme, Tarihi Yarımada’nın bir kısmı ve Boğaziçi Sahil Şeridi ve Öngörünüm Bölgesi dışında kalan ülke genelindeki tüm ruhsatsız ya da iskânsız olan yapılar ile ruhsata ya da iskâna aykırı yapılaşan yapıların (kaçak yapıların) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından düzenlenecek Yapı Kayıt Sistemine kayıt edilmesi ve yapı sahip(ler)ine Yapı Kayıt Belgesi tahsis edilmesini öngörmektedir. Yapı Kayıt Belgesi, yapı sahiplerine geçici olarak kaçak yapılarını kullanma, yapıya elektrik, su, doğalgaz gibi hizmetlerden yararlanma hakkı verir. Ayrıca Yapı Kayıt Belgesi alan yapılar hakkında verilen yıkım kararları ve tahsil edilemeyen para cezaları iptal edilir.

Alınan geçici Yapı Kayıt Belgesi yapının herhangi bir kentsel dönüşüm çalışmasına konu olmasına ya da yapının herhangi bir sebepten yenilenmesine kadar geçerlidir ve yıkılan yapı bu zamandan sonra mevcut imar hakları ve mevzuata göre yapılaşabilir, Yapı Kayıt Belgesi kaçak yapılaşmayı meşrulaştırmaz.

Yapı Kayıt Belgesi, en geç 31 Aralık 2017 tarihinden önce yapılaşmış olan kaçak yapılara Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ya da bakanlığın yetkilendireceği kuruluş(lar) tarafından 31 Aralık 2018 tarihine kadar düzenlenebilir. Yapı Kayıt Belgesi, mülk sahiplerinin en az yarısından fazlasının müracaatı üzerine düzenlenir ve yapı mülkiyeti, arsa mülkiyeti, yapı sınıf, yapı grubu ve diğer hususlar mülk sahiplerinin beyanları doğrultusunda kayıt altına alınır. Yapı Kayıt Belgesi ve mülk sahiplerinin tamamının rızası ile imar planında kamuya ayrılan alanların terki şartıyla iskân aranmaksızın cins değişikliği ve kat mülkiyeti tahsisi yapılabilir.

Yapı Kayıt Belgesi bedeli arsa emlak vergi değeri ile bakanlıkça belirlenen yapı yaklaşık maliyetinin toplamının; konut yapılarında %3’ü, ticaret yapılarında %5’i olarak hesaplanır. Yapı kayıt belgesi almış olan yapının depreme dayanıklılığı hususu yapı sahibinin sorumluluğundadır.

Yapı Kayıt Sisteminden elde edilecek gelir 6306 sayılı Kanun kapsamında yapılacak olan kentsel dönüşüm çalışmalarına fon oluşturmak üzere Hazine bütçesine aktarılacaktır. Hazine arazisi üzerinde ve sosyal donatı olarak ayrılmamış alanlarda kaçak yapılaştığı kayıt altına alınan yapılar Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na tahsis edilir. Bakanlığa tahsis edilen söz konusu yapılar daha sonra doğrudan satışa konu edilir. Belediye arazisi üzerinde kaçak yapılaştığı kayıt altına alınan yapılar rayiç bedel üzerinden belediyesince doğrudan satışa konu edilir. 4706 sayılı Kanun doğrultusunda Hazine taşınmazlarının satışa konu olması sonrasında elde edilen gelirlerin kanun tarafından belirlenen oranlar çerçevesince yerel yönetimler ve hazine arasında paylaşılmakta olup, bu tasarı kapsamında gerçekleştirilecek hazine arazisi satışlarından elde edilecek gelir tamamen hazine bütçesine ayrılır. Bakanlar Kurulu, başvuru sürecinin 1 yıla kadar uzatmaya, kayıt ücretlerini 2 katına kadar arttırmaya ya da yarısına kadar azaltmaya ve bölgelere göre farklı ücret tarifeleri oluşturmaya yetkilidir.

***

Yayımlanan düzenlemede yer verilen "Usul ve Esaslar" ile;"barış" adına sığınılarak çıkarılan bu kanun ile kamu yararından ve toplumun ihtiyaçlarından uzak, kentlerimizde, doğal alanlarımızda sınırsız talanı devlet güvencesiyle yasallaştıran yeni bir döneme girilmiştir.

Bu uygulamanın hayata geçirilmesiyle ülkemizin geleceği, belki bir 50 yılı daha sosyolojik, toplumsal, ekonomik ve mekansal birçok soruna gebe bırakılmaktadır.

Neredeyse "Yapı Ruhsat Belgesi"ne karşılık gelen "Yapı Kayıt Belgesi"nin verilmesine ilişkin detayları içeren söz konusu düzenleme ile; İstanbul Tarihi Yarımada`nın bir bölümü, Boğaziçi Kanunu ile tanımlanan Boğaziçi Sahil Şeridi ve Öngörünüm Bölgesi`nin bir bölümü ve Çanakkale Gelibolu Tarihi Alanı dışında kalan ancak ulusal mevzuat ve uluslararası sözleşmelerle korunması gereken alanlardaki ve imar mevzuatına, planlama ilke ve esaslarına uygun gelişmesi gereken tüm diğer alanlardaki kaçak yapılaşma yasallaştırılmaktadır. Örneğin, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile tanımlanan Doğal Sit Alanları, Tarihi Sit Alanları, Arkeolojik Sit Alanları ve Kentsel Sit Alanları üzerinde yapılmış olan kaçak yapılaşmaların kullanımına izin verilmiş olacaktır. Tescilli eserler üzerinde yapılan, korunması gereken doğal, tarihi, kültürel değerlerin tahribatı meşrulaştırılacaktır. Bununla birlikte Kıyı Alanları, Orman Alanları, Tarım Alanları, İçme ve Kullanma Suyu Havzaları, Mera Alanları, Zeytinlik Alanları, Sulak Alanlar, Kırsal Alanlar, Parklar ve Yeşil Alanlar, Eğitim Tesisi Alanları, Sağlık Tesisi Alanları üzerinde yapılmış olan kaçak yapılara da kullanım izni verilmiş olacaktır. Hazine ya da belediye mülkiyetinde olan korunması gereken alanlardaki yapıların doğrudan satışı konusu, mevcut durumda hazine ve belediye mülkiyetinde olan koruma alanlarının özel mülkiyete konu edilmesi durumunu gündeme getirmektedir.

Burada adı geçmeyen diğer korunması gerekli alanlarda Anayasa ve bağlı yasal düzenlemelere aykırı, kaçak uygulamalara karşı yaptırım ve düzeltim talep edilmesi, kamu yararı gözetilmesi gerekirken; bireysel çıkarlara yönelik bir tür af getirilmekte, yasadışılık ödüllendirilmekte, kaçak yapılaşma geleceğe dönük olarak özendirilmektedir.

Söz konusu düzenleme ile imar planlarında umumi hizmet alanlarına denk gelen alanlarda yapılaşmış kaçak yapıların dahi yapı kayıt belgesi almasına izin verilmiştir. Bu alanlar kamusal kullanıma ayrılmış, herkesin eşit yararlanacağı; park, yeşil alan, yol, sosyal tesis alanı gibi yaşam alanlarımızda temel sosyal, teknik altyapıları içermektedir. Yoğun kent dokusu içerisinde sosyal, ekonomik ve mekansal olarak yaşam kalitesini arttırmak için kullanılması gerekli bu alanların kamuya kazandırılması gerekirken, planlı kentleşmenin karşısında yeni bir çözümsüzlük yaratılmıştır.

Kaynak: TMMOB Şehir Plancıları Odası

Bugüne kadar birçok imar affı uygulaması TBMM’den geçmiş ve bunların çözümden çok sorun getirdiği her seferinde ortaya konmuştur. İmar affının bir çözüm getirmediği herkes tarafından bilinen bir gerçek iken, çokça çelişkiyi ve açıklanmayan hususun içerdiği bir tasarının bu kadar acele bir şekilde çıkarılması ayrıca sorgulanmalıdır. Ayrıca bu kadar belirsizliğin bulunduğu bir yasal düzenleme Anayasa’ya da aykırılık içermektedir.

Söz konusu usul ve esaslarda belirtilen en önemli husus olan "yapının depreme dayanıklılığı ve yapının fen ve sanat norm ve standartlarına aykırılığı hususu yapı malikinin sorumluluğundadır" ifadesi, devletin vatandaşın can ve mal güvenliğini temin etmesi sorumluluğunu, Anayasaya aykırı olarak vatandaşa aktarmakta; ülkenin dört bir yanında güvenli yapı hedefiyle gerçekleştirilmeye çalışılan kentsel dönüşüm çaba ve hedeflerini de boşa çıkarmaktadır. Dolayısıyla imar affı vatandaşının can güvenliğini seçim yatırımına feda eden olumsuz içeriğiyle de yanlış bir adımdır.

Aftan yararlanacak yapı türleri incelendiğinde; tarım alanlarındaki yapılaşmalar, sanayi yapıları ve 7 kata kadar entegre sanayi yapıları, 8 kat ve üstü yüksek katlı yapılar, lüks binalar, villalar, alışveriş kompleksleri, hastaneler, vb. ile af kapsamının çok geniş olduğu görülmektedir. Çevresel etkilerine ve kentleşme açısından getireceği sorunlara bakılmaksızın doğal alanlarımızda yapılan kaçak sanayi yapıları ile kentlerin silüetlerini olumsuz etkileyen ve kentlere maliyeti toplum tarafından karşılanan, büyük altyapı sorunlarına yol açan , donatı standartlarını düşüren yüksek katlı yapılaşmalar da bu yasadan yararlanmaktadır. Bunlara ek olarak kaçak AVM, hastane, sanayi gibi ticari işletmeler de af kapsamına alınmakta; kıt kanaat, çoğunlukla uzun yıllar borçlanarak konut edinmeye çalışan yasalara uyarak yaşamaya çabalayan vatandaşların kentsel yaşam kalitesinin yükseltilmesine yönelik düzenlemeler yapılması gerekirken, bireysel ticari çıkar edinimine yönelik yasadışı uygulamalar gözetilmektedir.

Getirilen af, yalnızca imara aykırı, sağlıksız yapıların yasallaşmasını değil, aynı zamanda Maliye Hazinesi ya da belediyelerin mülkiyetindeki kamu yararına kullanılması gereken arsa ve arazilerin satışıyla sonuçlanacak bir süreci de başlatmaktadır. Kaçak yapıların 3194 sayılı İmar Kanunu uyarınca verilmiş yıkım kararları ve tahsil edilemeyen idari para cezaları da iptal edilmekte, hukuka aykırılığı kesinleşmiş, yıkılması gerekli yapılar da aftan yararlandırılmaktadır.

2000`li yıllarla birlikte ard arda çıkan ve temel çıkış noktaları afete karşı güvenli kentler yaratmak olan, kentsel dönüşüme olanak tanıyan çok sayıda yasaya rağmen bu düzenlemenin hayata geçirilmesi, gerçek sebebin darboğaza giren ekonomiye "kaynak sağlamak" olduğu düşüncesini kuvvetlendirmektedir.

Düzenleme ile yaratılacak kaynağın kentsel dönüşümde kullanılacak olması da kentlerin planlama ve imar sorunlarını derinleştirecek olan bir kısır döngüyü işaret etmektedir.

Belirtilen tüm bu nedenlerle, Odamız tarafından, kaçak yapılara ilişkin yürürlükte olan yasalarda tanımlanan yaptırımları uygulamak bir yana; kamu yararı gözetilmeden ülkedeki tüm korunması gereken alanlara, halk sağlığını tehlikeye atma pahasına affeden tebliğ ve dayanağı olan yasal düzenlemenin Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesi ve alıntılanan diğer Anayasa hükümlerini ihlal etmesi nedeniyle, ilgili tebliğin herhangi bir maddesinin değil tamamının iptali talep edilmesi talebiyle, Danıştay Başkanlığı tarafından konunun değerlendirilerek Anayasa Mahkemesi`ne iletilmesi için 06.06.2018 tarihinde Odamızca dava açılmıştır.