ÖLÇÜ 2018 KASIM SAYISINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ

İMAR AFFI; TARIM TOPRAKLARI VE MERALARA ETKİLERİ

Murat Kapıkıran, Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi

Ülke nüfusunun 1/3’ünü ilgilendiren 6360 sayılı Büyükşehir Kanunu, 6 Aralık 2012 tarih ve 28489 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış, bazı maddeleri yayımı tarihinde diğer maddeleri ise 30 Mart 2014 tarihinde yapılan mahalli idareler genel seçimi ile birlikte 1 Nisan 2014 tarihinden itibaren fiilen uygulanmaya başlanmıştır. Köylerin idari olarak şehir nüfusuna dönüştürüldüğü kanun ile bir gecede, kır nüfusu %50`den fazla azaldı ve şehirlileşti. Kanun ile 16.000’den fazla köy mahalleye dönüştü, yüzlerce kasaba belediyesi kapatıldı. 2011 yılında nüfusun %23,2`si kırsalda yaşıyorken, 2012 yılı sonu itibarıyla Kanun ile birlikte bu oran %9,0`a düştü. Kanun ile kentleşme sürecini yürütebileceğini zanneden idari tasarrufa rağmen kır nüfusu ekonomik, sosyal ve kültürel olarak değişmemiştir.

Kır nüfusunun yoğun olduğu iller aynı zamanda Büyükşehir kapsamına giren illerdir. Mahalle statüsüne dönüştürülen köy ve kasabalar tarımsal üretim geleneklerini, ortak kullanım alanlarını, maddi, manevi değerlerini yitirme noktasına gelmiştir. Motivasyon olarak kent merkezlerine göç kolaylaşmış, hatta tarımsal üretim ile hayatı sürdürmek zorlaştığından göç zorunlu hale gelmiştir. Köyünde efendi olan çiftçi, şehirde ucuz iş gücü haline gelmiştir.

Büyükşehir belediyelerinin bulunduğu illerde, yeni üretilmiş olan rant alanlarında yapılacak yatırımlar için, seçimle işbaşına gelen İl Genel Meclisi ve İl daimi encümenlerin yerine Valilere bağlı olarak çalışacak ve Valinin gerekli gördüğü durumlarda kadro, yer ve unvanlarına bakmaksızın, uzman sözleşmeli personel ve memurları görevlendirmeye yetkili olan “Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı” (YİKOB) adı altında yeni bir yapı oluşturuldu. Yani “seçilmişlerle” değil “atanmışlarla” çalışacak bir kurul oluşturuldu. Artık orman arazilerinde maden arama izinleri, 1. sınıf tarım arazilerinde fabrika, tesis kurma vb. izinler valinin, dolayısıyla da valinin rapor verdiği Başbakan’ın kararına göre şekillenmeye başladı. YİKOB’un kurulmuş olması idare eliyle, meralar ve tarım topraklarının amaç dışı kullanımı ve doğal kaynaklar üzerinde baskıyı artırmıştır. Kırsal arazi kentsel arsaya dönüşmüş ve kırsal bölge topraklarında imar çalışmaları hızlanmıştır. Yerleşim bölgesi olmaması gereken tarım arazileri, meralar, orman alanları ve ekolojik hassasiyeti bulunan kamunun toplumsal varlıklarının vahşi neoliberal hırslara kurban edilme süreci, bu merkezlerden koordine edilmeye başlanmıştır.

Kırsala ilişkin planlama, temel olarak tarımsal üretimin planlanmasını da beraberinde taşıması gerektiği için imar mevzuatı ve planlama pratiği yetersiz kalmaktadır. Tarım ve Orman Bakanlığı`nın, belediyenin planlama yetkisi olan ve tarımsal faaliyet yürütülen arazilerde nasıl etkin olacağı ve planlama yapacağı belirsizdir. Kanun, üretim için kullanılması gereken verimli tarım arazilerinin, kentsel alan kapsamına alınıp arsaya dönüştürülmesinin yolunu açmıştır.

Yasa ile tüzel kişiliği sona eren köylerde, rantçıların gözünü diktiği tarım alanları, kıyı alanları ve meralar, tüzel kişilikler tarafından korunamayacağı için ‘amaç dışı kullanıma‘ açılacak ve böylece doğal varlıklar ve kır yaşamı, ekosistem dengesi gözetilmeksizin tahribata uğrayacaktır. Bu yasa kır nüfusunu azaltarak, tarımsal üretimin maliyetini ve kırda yaşama maliyetini yükselmeye neden olan uygulamaların öncü ve etkili operasyonudur. Çiftçinin topraklarına ilişkin yaşam ve üretim bilgi birikimi böylece yok edilmeye başlanmıştır.

Büyükşehir Yasası ile başlatılan imar uygulamalarındaki neoliberalizasyon süreci “İmar Barışı” olarak sevimlileştirilen ismi ile uygulamaya koyulan “İmar Affı” ile devam ettiriliyor.

3194 sayılı İmar Kanununa, 8 Mayıs 2018 Cuma günü, 3042 Sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 7143 sayılı Torba Kanunla “Afet risklerine hazırlık kapsamında ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapıların kayıt altına alınması ve imar barışının sağlanması amacı” gerekçe olarak ifade edilmiş ve geçici 16’ncı madde eklenmiştir. 31 Aralık 2017 tarihinden önce imar mevzuatına aykırı yapılmış yapılara yönelik olarak, 31 Ekim 2018 tarihine kadar başvuruda bulunanların yararlanabileceği hususu, dönemin Başbakanı Binali YILDIRIM tarafından kamuoyuna duyurularak, meralar ve yaylalarda bulunan kaçak yapıların imar sorunlarının çözülerek yasal statüye kavuşturulacağı müjdelenmiştir!.

Düzenleme kapsamında İmar Kanununa aykırı yapılan yapılara, başvuru sonrası, Yapı Kayıt Belgesi verileceği, Yapı Kayıt Belgesi alınan yapılar için daha önce alınmış yıkım kararları ve tahsil edilemeyen idari para cezalarının kaldırılacağı belirtilmektedir. Uygulama sadece özel mülkiyete sahip alanlarda olan yapıları değil, Hazineye ait taşınmazlar üzerine inşa edilmiş olan yapıları da kapsamaktadır. Hazineye ait alanlardaki yapılar için Yapı Kayıt Belgesi alınması sonrası, Hazineye ait taşınmazlar öncelikle Çevre ve Şehircilik Bakanlığına tahsis edilmekte; Yapı Kayıt Belgesi sahipleri ile bunların kanuni veya akdi haleflerinin talepleri üzerine taşınmazların Bakanlıkça rayiç bedel üzerinden doğrudan satılması imkânı sağlanmaktadır.

Yapılan kanuni düzenlemenin uygulamasına ilişkin olarak, 6 Haziran 2018 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar Tebliği’nin 7’nci maddesi Hazineye ve belediyeye ait taşınmazlar üzerindeki yapılar başlığını taşıyor. Maddenin birinci fıkrasında “Yapı Kayıt Belgesi alınan yapıların Hazineye ait taşınmazlar üzerine inşa edilmiş olması halinde, bu taşınmazlardan özel kanunları kapsamında kalan ve bu özel kanunlara göre değerlendirilmesi gerekenler dışında kalanlar Bakanlığa tahsis edilir. Tahsis işleminden sonra, Yapı Kayıt Belgesi sahipleri ile bunların kanuni veya akdi haleflerinin talepleri üzerine bu taşınmazlar Bakanlıkça rayiç bedel üzerinden doğrudan satılır” hükmü yer almaktadır.

4342 sayılı Mera Kanunun 4 üncü maddesinde “Mera, yaylak ve kışlakların; özel mülkiyete geçirilemeyeceği, amacı dışında kullanılamayacağı, zaman aşımı uygulanamayacağı, sınırlarının daraltılamayacağı”, 20 nci maddesinde “Yaylak ve kışlaklarda ev, ahır ve benzeri inşaatlar yapılamayacağı” hususları açıkça yer almaktadır. Aynı kanunun 14 üncü maddesinde, tahsis amacı değiştirilmedikçe mera, yaylak ve kışlaktan Mera Kanununda gösterilenden başka şekilde yararlanılamayacağı belirtilerek, tahsis amacının hangi durumlarda değiştirilebileceği sayılmaktadır.

Kanunun 19. maddesi hükümleri gereğince mera, yaylak ve kışlaklar ile umuma ait çayır ve otlak alanları üzerindeki işgal ve tecavüzlerin men edilmesi için 3091 sayılı Taşınmaz Mal Zilyetliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanun ile 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun75. maddesi hükümleri kapsamında, Valilik ve Kaymakamlıklar tarafından yürütülen idari işlemlerin hukuki sınırları belirlenmiştir.

Tebliğin 7. Maddesi, açık ve net olarak özel kanuna tabi alanları kapsam dışında tutmasına rağmen, devlet yöneticileri tarafından yapılan açıklamalar karmaşaya neden olmuştur. Özel kanunu bulunan, mera özel siciline kaydedilen meralara yapılmış olan kaçak yapılar için İmar Barışı uygulamasından faydalanmaya yönelik, beyana esas olarak, internet üzerinden yapılan müracaatlar, hiçbir sorgulama yapılmadan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından kabul edilerek, kanuni harçlarını ödeyenlere Yapı Kayıt Belgesi düzenlenmektedir.

Bu kapsamda, 26 Temmuz 2018 tarihli Hürriyet Gazetesinde yer alan bir habere konu olan ve haklarında yıkım kararı alınan, Trabzon’da 1.750, Giresun’da 1.700, Rize’de 350, Gümüşhane’de 306 olmak üzere toplam 4.106 yapı sahibinin, imar barışından yararlanmalarının önü açılmış, bu durumdan cesaret alanlar için fırsat yaratılmış, tüm yayla ve meralarda, amaç dışı kullanımlar teşvik edilir hale gelmiştir. Kaymakamlar ve Valiler tarafından Mera kanununun 19. maddesinin uygulanması olanaksız hale getirilmiştir.

Tebliğde bir kısıt bulunmadığından, siyasi söylemlerle kanunların etrafından dolanıp, özel şahıslar ile hazinenin kendi mülkiyetindeki tarım arazileri üzerinde, vahşi bir yapılaşmanın önü açılarak, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım kanunu da uygulanamaz duruma gelecektir.

Bu durum, meraların, doğal kaynakların ve tarım topraklarının azalışını, bitkisel ve hayvansal tarımın çöküşünü ve çiftçilerin tarımdan kopuşlarını hızlandırmaktadır.

Yanlış ve yetersiz tarım politikalarıyla, geçimini sağlayacak kadar kazanamadığı için üretmeyip, toprağını satıp, terk etmek zorunda bırakılan çiftçi; tarım ürünleri bakımından ithalata bağımlı hale getirilmiş ülkemizin, bitkisel ve hayvansal üretim alanlarına bir darbede “İmar Affı” uygulaması ile vurulmaktadır.

Anayasanın toprak mülkiyeti ile ilgili 44’üncü maddesinde ki, tarım, hayvancılık ve bu üretim dallarında çalışanların korunmasıyla ilgili 45’inci maddesinde ki esaslar ile 4342 Sayılı Mera Kanunu dikkate alınarak, mera ve yaylaklar ile mutlak tarım alanları üzerinde inşa edilen kaçak yapıların, İmar Barışı uygulaması kapsamına alınmasının, tarımımıza ve gıda egemenliğimize vurulan en önemli darbelerden biri olduğu gerçeğini, konunun tüm taraflarına; Tarım ve Orman Bakanlığı’na, yürütücülüğü sürdüren Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na ve kamuoyuna hatırlatıyoruz.