ÖLÇÜ 2018 KASIM SAYISINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ

RANTI DEĞİL İNSAN HAYATINI NE ZAMAN ÖNEMSEYECEĞİZ?

Nusret Suna, İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı

24 Temmuz 2018 tarihinde Beyoğlu Sütlüce’de 4 katlı bina, 28 Temmuz 2018 tarihinde Sancaktepe`de Mevlana ilkokulunun duvarı ve 30 Temmuz 2018 tarihinde Ümraniye`de bulunan Fatih Sultan Mehmet Sanayi Sitesi Site Yolu Caddesi`nde devam eden bir inşaatın istinat duvarı çöktü.

Başta İstanbul olmak üzere ülkemizdeki yapı stokunun mevcut durumu sır değildir. Hem bizler hem de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilileri tarafından defalarca kamuoyuyla paylaşılmıştır. Buna göre, ülkemizde yaklaşık 20 milyon yapı bulunmaktadır. Bu yapıların 13 milyonu kaçak ve ruhsatsızdır. İstanbul’da bulunan 2 milyon yapının da en az yarısının aynı şekilde kaçak ve ruhsatsız olduğu anlaşılmaktadır. Ve inşaat mühendisleri, mühendislik hizmeti almadan üretilen ruhsatsız yapıları riskli yapı olarak kabul etmekte, can güvenliği açısından tehlike arz ettiğini düşünmektedir.

Yapı üretim süreci bir bütün olarak güvenli ve sağlıklı yapılaşma hedefinden oldukça uzaktır. Zemin seçiminden zemin-yapı ilişkisine, doğru projeden projenin eksiksiz uygulanmasına; ve kullanılan malzemeden yapı denetim sistemine, mühendislik disiplinleri arasındaki ilişkiden uzmanlık alanlarının hakkının teslim edilmesine ve mühendisin niteliğinden siyasi iktidarların ekonomik-politik tercihlerinin yapı sürecine yansımasına kadar mesleki alanımız sorunlar ve sıkıntılarla boğuşmakta, Sütlüce’deki bina ve daha nicelerinin nasıl üretildiği sorusu yanıt bulmakta ve yıkılma nedenleri ile örtüşmektedir. Çünkü sorun yapı üretim ve denetim sistemdeki zaaflardan kaynaklanmaktadır.

İstanbul`undaki yapıların kayda değer oranda kaçak ve ruhsatsız olduğu bilinmektedir. İstanbullular merkezi ve yerel yönetimlerden kaçak ve ruhsatsız yapılaşmaya dönük köklü çözüm beklemektedir. Oysa hükümet, 6 Haziran 2018 tarihinde İmar Barışı Uygulama Yönetmeliği yayınlayarak İmar Barışı adı altında imar affı ilan ederek kaçak ve ruhsatsız yapılara af getirmiştir. Sütlüce-Fuadiye Sokak`ta bulunan bina büyük olasılıkla İmar Affı`ndan yararlanacak ve mevcudiyetini yasal statü ile pekiştirecekti, üstelik taşıyıcı sistem güvenliği –inşaat mühendislerince değil- bina sahiplerinin beyanıyla tescillenerek. Mühendislik mesleğini devre dışı bırakan, mühendisleri itibarsızlaştıran, imar aflarıyla kaçak yapılaşmayı ödüllendirenlerden insanın can güvenliğini koruması, İstanbul`u depreme hazır hale getirmesi elbette beklenmez.

Ne yazık ki bugün kentsel dönüşüm odaklı rant beklentisi insan hayatından daha değerli ilan edilmiştir. Güvenli olmaktan uzak ve korunaksız bir hayatımız var. Barındığımız yapıların ne zaman ve ne şekilde yıkılacağı bilinmiyor. Depremde ne tepki vereceği tam bir muamma. Ve ne yazık ki kamu erki gerçekleri yok sayarak sorunları çözebileceğini düşünüyor. Karşı karşıya kaldığımız her afette kamu erkinin bu yaklaşımı gerçeğin duvarına çarpıp dağılıyor. Ancak bedeli ağır oluyor.

Ülkemiz Diyarbakır- Hicret apartmanı, Konya-Zümrüt apartmanı gibi depreme gerek kalmadan yıkılan ve onlarca cana mal olan facialarıyla ünlüdür. Beyoğlu Sütlüce, Sancaktepe ve Ümraniye`de meydana gelen olaylarda can kaybı olmadan atlatılmıştır. Bu ve benzeri olaylar İstanbulluların olası bir depreme karşı ne kadar korunaksız olduğunu göstermektedir. Bunun sorumluluğu ise hiç şüphesiz kentleşme ve yapılaşmaya rant penceresinden bakanların üzerindedir.

İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi olaydan hemen sonra bir heyet oluşturarak bölgeye göndermiş, heyetimiz ağırlıkla gözleme dayanarak ön teknik değerlendirme metnini hazırlamıştır. Değerlendirme metninde; bir bütün olarak sisteme, sistemin paydaşlarına, paydaşların görev ve sorumluluklarına dönük belirleme ve sorgulamalara da yer verilmiştir.