ÖLÇÜ 2019 EKİM SAYISINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE İSTANBUL’UN SU YÖNETİMİ VE SU HAVZALARI

Muhterem DEMİROĞLU, Özgecan IRICIOĞLU, Yüksel ÖRGÜN

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi

Giriş

M.Ö. 658 Yılında Sarayburnu ve çevresinde kurulan İstanbul, kuruluşundan itibaren büyüyüp gelişmesini sürdürerek, Asya ile Avrupa'yı birleştiren Boğazı, Haliç'i, şehri çevreleyen denizleri, burada yaşanan kültür ve medeniyetleri ile yüzyıllar boyu dünyanın en önemli siyasi, askeri ve ticari merkezlerinden biri haline gelmiştir. Üç büyük uygarlığa başkentlik yapmış İstanbul için içme ve kullanma suyu temini tarihsel dönemler boyunca yaşamsal bir sorun olmuştur ve olmaya da devam etmektedir.

Kuruluş döneminde su ihtiyacını yeraltı kaynaklarından karşılayan İstanbul, Roma İmparatorluğu döneminden itibaren artan su ihtiyacını su kemerleri vasıtasıyla şehir dışından temin etmeye başlamıştır. Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde Istrancalardan başlayarak İstanbul dışındaki membalar (kaynaklar) ve yüzey suları kemerlerle taşınıp yeraltı sarnıçlarında biriktirilmiş ve buradan çeşmelerle dağıtılarak şehrin su ihtiyacı karşılanmıştır. Günümüzde ise şehrin su ihtiyacının %90’ı su toplama havzalarından karşılanmaktadır. Bu yazıda kuruluşundan günümüze İstanbul’un su yönetimi ana hatlarıyla özetlendikten sonra, günümüzde şehrin su ihtiyacının yaklaşık %90’ını karşılayan su havzalar tanıtılacaktır.

İmparatorluklar Döneminde İstanbul’un Su yönetimi

Eşsiz coğrafi konumu nedeniyle her zaman bir cazibe merkezi olan İstanbul için artan nüfusun su ihtiyacını karşılamak önemli bir sorun olmuştur. Sorunu çözmek için de su tesisleri inşa edilmeye başlanmıştır. İlk önemli su tesisleri Roma İmparatorları zamanında yapılmıştır. İmparator Hadriyen (117-138) tarafından sur dışındaki bir kaynaktan Haliç'in kenar mahallelerine kadar su yolu yaptırıldığı, İmparator Valens'in (364-378) de Halkalı civarından Beyazıt'a kadar su getirttiği ve bu su yolu için Mazul Kemer ile bugün Bozdoğan diye bildiğimiz Valens Kemeri'ni inşa ettirdiği kayıtlarda mevcuttur. Yine Valens zamanında Belgrat Ormanları'nda bir bent yaptırılmış, Kağıthane Deresi'nin suları ızgara ve havuzlarda toplanarak bu sular şehre getirilmiştir (Oğuz, 1998). Roma imparatorları kuraklık ve savaş ihtimallerini düşünerek, şehir içinde üstü açık (Çukurbostan) ve kapalı sarnıçlar da yaptırmışlardır. Üstü açık su depolarının (Hazneler) en önemlileri Aetiyus (bugünkü Vefa Stadı), Aspar (Yavuz Selim'deki Çukurbostan) ve Hegius Mokius (Altınmermer semtinde) su depolarıdır. Üstü kapalı haznelerin en meşhurları da; 336 sütunlu Basilika Sarnıcı (Yerebatan Sarayı), 224 sütunlu Pileksenus Sarnıcı (Binbirdirek) ve Acımusluk Sarnıcı'dır (Oğuz, 1998).

Roma İmparatorları zamanında yaptırılan bu tesisler, Bizans İmparatorları tarafından yeterince korunmamış, birçoğu tamamıyla yok olmak durumuna gelmiş; halen ayakta olan Mazul ve Valens (Bozdoğan) Kemerleri, Osmanlı İmparatorluğu döneminde tamir edilerek, yıkılmaktan kurtarılmıştır (Şekil 1). Fatih Sultan Mehmet artan nüfusun ihtiyacını karşılamak için Valens tarafından yaptırılan Marmara Bölgesi'ndeki su tesislerini ıslah ettirmiştir. Daha sonra gelen padişahlar döneminde Halkalı Suları adını alan ve Halkalı Köyü civarındaki muhtelif pınarlardan beslenen Marmara Bölgesi Su Tesisleri Manzumesi'ne yeni suyolları ilave etmişlerdir. Bu suyolları ile şehirdeki camilere, çeşme ve sebillere, imaretlere ve şehir dışındaki kışlalara devamlı olarak su verilebilmiştir (Çeçen, 2000) (Şekil 2). Ancak artan nüfus nedeniyle mevcut tesisler ihtiyacı karşılayamayınca, Kanuni su sorununu çözmesi amacıyla Mimar Sinan’ı görevlendiriyor ve 1555 yılında, Alibey ve Kâğıthane derelerinin mecralarından toplanan sular,

Şekil 1. Solda: Bozdoğan Kemeri ve Saraçhane, (Nicholas V. Artamonoff Arşivi Mart 1936 Soldaki Minare Firuz Ağa Mescidi’ne Ait). Sağda: Bozdoğan Kemeri Günümüz

havuzlarda biriktirilerek Eğrikapı'ya getirilip buradan da şehre taşıyan Kırkçeşme Su Tesisleri'nin inşası başlıyor (Şekil 3). 1563 yılında tamamlanan tesislerde Uzun Kemer, Eğri Kemer, Güzelce Kemer ve Mağlova Kemeri bulunmakta olup, tesis 94 çeşme, 19 kuyu, 15 maslak, 13 hamam, 7 saray ve 10 adet diğer yapılar vasıtasıyla günde 4.200 m3 suyu şehre dağıtmıştır (Çeçen, 2000; Öziş ve diğ., 2008). Kanuni’den sonra gelen padişahlar kıştan yaza su saklanması amacıyla suların toplandığı havzalarda derelerin memba kısmına bentler inşa ettirmişler. En son bent olan Kirazlı Bent 2. Mahmut tarafından 1818 de yaptırılmıştır. Belgrat Ormanlarında inşa edilen Kırkçeşme Bentleri denilen bu bentler vasıtasıyla Kırkçeşme Sularının günlük verimi 10.000 m3'e çıkmıştır. Beyoğlu Bölgesi'nin su problemi 1732'de yapımı başlayan ve ilave tesislerle geliştirilen Taksim Suyu Tesisleriyle çözüme kavuşmuştur.

Şekil 2. Beyazıd su yolları haritası (Kulekapılı Seyyid Hasan tarafından, olasılıkla 1825-1829 yılları arasında çizilmiş olan Beyazıd Su Yolları Haritası’nın İstanbul-Suriçi Bölgesini gösteren bölümü (Türk-İslam Eserleri Müzesi Envanter No:3339)

Şekil 3. Kırkçeşme tesislerinden Güzelcekemer – Kemerburgaz / İstanbul ( Çeçen, K., 2000’den).

Bahçeköy civarında derlenen ve günlük verimi 800 m3 olan su, 20 km'lik bir isale hattıyla Taksim'deki 2.700 m3'lük bir depoya ve oradaki maksem vasıtasıyla 64 çeşme ve sebil ile 3 şadırvana ulaştırılmıştır; yeni bentlerin inşasıyla Taksim Sularının günlük verimi 3.000 m3'e yükselmiştir. Halkın artan su ihtiyacını karşılamak için kaynak suları, küçük isale hatlarıyla çeşmelere verilmiştir. Bunların en önemlisi 1904'de Sultan 2. Abdülhamit tarafından yaptırılan ve günlük verimi 1.200 m3 olan Hamidiye Suyu'dur. Kemerburgaz'daki membalardan alınan bu su Beyoğlu civarındaki kışlalara, saraylara ve 50 kadar çeşmeye veriliyordu. Kanlıkavak ve Sarıyer Suları ise Emirgan bölgesine verilmiş. Asya Yakası'ndaki kaynak suları ise Kayışdağı, Atikvalide, Küçükçamlıca Alemdağ (Taşdelen) sularıyla, Beykoz'daki 10 Çeşmeler, Karakulak ve İshakağa sularıdır (Çeçen, 2000). Osmanlı döneminde evlere su vermek yerine mahalle çeşmelerine su götürmek tercih edilmiş olup, bu nedenle hem İstanbul’da hem de diğer şehirlerde çok sayıda çeşme yapılmıştır. İlerleyen yıllarda şehir kalabalıklaşıp, şehirleşme kültürü geliştikçe evlere su taşıyan ve saka adı verilen esnaf örgütü kurulmuştur.

İstanbul’un hızla artan nüfusunun su ihtiyacını karşılamak hem de modern binalara basınçlı su vermek amacıyla Sultan Abdulaziz tarafından 1868 yılında Fransız şirketine imtiyaz verilerek "Dersaadet Anonim Su Şirketi" (Terkos Şirketi) kurulmuştur. Böylece, bu şirketin menba, dere ve yeraltı sularını toplayıp, isale etmesi ve Terkos Gölü'nden alınacak suyun arıtılarak şehre ulaştırılması ve dağıtılması kabul edilmiştir. Yapılan ilk tesis, 1883'de Terkos Gölü kenarındaki terfi merkezidir. Diğer taraftan gittikçe gelişen Anadolu Yakası'nın su ihtiyacını karşılamak üzere Üsküdar-Kadıköy Su Şirketi 1893'de Elmalı Deresi üzerinde 1. Elmalı Barajı'nı inşa etmiş, Anadoluhisarı'ndan Bostancı'ya kadar olan sahada su şebekesi döşenmiştir. Daha sonra Elmalı Barajı'ndaki suyu arıtacak bir tasfiye tesisi, terfi merkezi, Bağlarbaşı'na kadar isale hattı ve Bağlarbaşı Su Deposu da şirket tarafından inşa edilmiştir (Öziş ve diğ., 2008).

Cumhuriyet Döneminde İstanbul’un Su yönetimi

Her dönem su sorunu yaşayan İstanbul, artan nüfusuyla birlikte bu sorunu daha şiddetli yaşamaya başlamış ve yeni çözüm yolları aramıştır. Bu kapsamda 1926 yılında Kağıthane sırtlarında ilk su tasfiye tesisi inşa edilmiş ve su arıtılarak, klorlandıktan sonra şehre iletilmiştir. Ancak zamanla imtiyaz sahibi yabancı şirketler haklarının azamisini alıp, görevlerini yerine getirmekten kaçınınca su sorununun bu şirketler eliyle çözüme kavuşmayacağı kanaatine varılmış ve Terkos Şirketi 1932 yılında, Üsküdar - Kadıköy Su Şirketi ise 1937 yılında satın alınarak, İstanbul Sular İdaresi (İSİ)'ne devredilmiştir. O senelerde İstanbul'a verilen günlük toplam su miktarı yaklaşık 35.000 m3 dür. İlerleyen yıllarda İSİ' Terkos Terfi Merkezi ile Kağıthane Arıtma Tesisi'nin kapasitelerini artırmış, ikinci kademe isale hatları takviye edilerek kapasiteleri yükseltilmiş, şehir içindeki terfi merkezleri çoğaltılmış, elektrikli pompalar devreye sokulmuş, Çırpıcı'da artezyen kuyuları açılmış ve Terkos-Silahtarağa arasında enerji nakil hattı kurularak, Terkos'daki Terfi Merkezleri elektrikli pompalarla donatılmıştır (Öziş ve diğ.,2008) (Şekil 4).

Şekil 4.Terkos su pompası tesislerinin 1942’deki görünümü (Faruk Özerengin arşivinden)

İstanbul’un artan su ihtiyacını karşılamak için yağış sularından daha fazla faydalanmak için Devlet Su İşleri yoğun bir program başlatmıştır. Bu kapsamda (DSİ) tarafından Ömerli Barajı'nın isale hatları ve su dağıtım şebekeleri tamamlanmış, Elmalı Deresi üzerinde 2. Elmalı Barajı inşa edilmiş, Elmalı Terfi Merkezi elektrikli motopompalarla donatılmış ve arıtma Tesisi ıslah edilmiştir. Bu süreçte Adalara su iskelesi ile terfi merkezleri kurulmuş, Ömerli Barajı'nın isale hatları ve Su Dağıtım Şebekeleri tamamlanmıştır. İstanbul’a su sağlayan kaynaklar, bunların planlandıkları yıllar, hizmete giriş yılları ve yıllık verimleri Çizelge 1’de topluca verilmiştir.

Ancak İSİ’ nin gücü plansız kentleşme ve kontrolsüz nüfus artışının doğurduğu su ve kanalizasyon ihtiyacını karşılayamaz duruma gelince, daha geniş yetki ve imkânlarla yeni bir idarenin kurulması ihtiyacı ortaya çıkmış ve 1981 yılında İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) kurulmuştur. Günümüzde İstanbul’un su ihtiyacı yaklaşış %90 oranında yüzeysel su kaynakları ile karşılanmakta olup, yağışlı mevsimlerde yağış suları baraj ve regülatörlerde toplanarak gerekli arıtma işlemlerinden sonra şehre verilmektedir.

Çizelge 1. İstanbul’un su ihtiyacını karşılayan barajlar ve diğer su kaynaklar

Baraj Adı

Ortalama Yıllık

Verim (Milyon m3)

Planlanan Yılı

Hizmete

Giriş Yılı

Terkos

162

1883

1883

Elmalı

15

1893-1950

1893-1950

Alibeyköy

36

1972

1972

Ömerli

235

1972

1972

Darlık

97

1989

1989

Büyükçekmece

120

1989

1989

Yeşilvadi Çevirme yapısı

10

1992

1992

Istranca 1. Kademe (Kazandere, Düzdere, Kuzuludere)

100

1993-95

1995

Istranca 2. kademe (Büyükdere, Elmalıdere, Sultanbahçedere, Pabuçdere

135

1993-1996

2000

Istranca 3. ve 4. kademe (5 dere)

116

1994

2014

Şile keson kuyuları

30

1996

1996

Sazlıdere

85

1997

1998

Yeşilçay Regülatörü

145

2001

2003

Melen Projesi 1. kademe

268

2007

2007

Melen 2. Kademe

307

2010

2015

Melen Barajı

1.077

2014

-

İstanbul’un Su Havzaları

İSKİ verilerine göre İstanbul’un günlük toplam su ihtiyacı olan yaklaşık 3 milyon m3 ün %90’ı 7 adet su toplama havzasından karşılanmaktadır. Bu havzalar Avrupa yakasında Terkos, Büyükçekmece, Sazlıdere, Küçükçekmece ve Alibeyköy havzaları, Anadolu yakasında ise Elmalı, Ömerli ve Darlık havzalarıdır (Şekil 5). Şekil incelendiğinde 4 numara ile gösterilen Küçükçekmece havzasının koruma kuşaklarının olmadığı görülecektir. Bunun nedeni aşırı yerleşim ve kontrolsüz nüfus artışı nedeniyle oluşan kirlenme olup, koruma alanları iptal edilmiştir. Bu su havzaları İstanbul’un yüzey alanının yaklaşık % 46’sını kaplamakta olup, havzalardan yılda 750 milyon m³ su sağlanmaktadır.

İstanbul zamanla kendi ihtiyacını karşılayamaz olmuş ve Çizelge 1’den de görüleceği gibi farklı bölgelerden su kaynakları İstanbul barajlarını beslemeye başlamıştır. Bu kapsamda önce Istranca dan 1.,2. ve 3. Kademe projeleriyle çok sayıda baraj İstanbul’un içme suyuna ilave olmuştur. Daha sonra iki önemli projenin de, Yeşilçay ve Büyük Melen projeleri, kısmen veya tamamen devreye girmesiyle bugünlere gelinmiştir. Uzak mesafelerden (60-180 km) yüksek maliyetle İstanbul’a içme suyu taşıyacak olan Yeşilçay ve Büyük Melen projeleri ile uzun vadede İstanbul’un su ihtiyacını karşılanması planlanmıştır (Altinbilek, 2006). Ancak yakın zamanda yaşanan kurak devrede Melen ve Yeşilçay sistemleri yeterli olmamış ve İstanbul barajlarına Sakarya nehrinden ilave su takviyesi yapılmak zorunda kalınmıştır (Yıldız 2014).

Şekil 5. İstanbul’un su ihtiyacını karşılayan su havzalarının dağılımı (İBB verileri kullanılarak Muhterem Demiroğlu tarafından hazırlanmıştır)

İSKİ 19.08.2019 verilerine göre İstanbul’a günlük verilen 2.908 milyon m3 suyun tamamı arıtılmaktadır. Ancak kontrolsüz yapılaşma ve sanayi atıkları nedeniyle su kaynaklarının bir kısmı arıtılamaz noktaya gelmiştir. Örneğin 4 Nolu su havzasında bulunan Küçükçekmece barajı (Şekil 3), kontrolsüz yapılaşma ve sanayi atıklarının (Avcı ve diğ.,1994), gölünü besleyen yeraltı sularının aşırı kirlenmesi sonucunda arıtılma da yeterli olamamış ve içme suyu barajı olma özelliğini kaybetmiştir.

Kuruluşundan itibaren yüzlerce yıl İstanbul su ihtiyacını kaynaklar (pınarlar) ve kuyular vasıtasıyla yeraltı sularından karşılamıştır. Günümüzde ise İstanbul’da 600.000 m3/gün yeraltı suyu kullanılmakta olup (Öztaş, 2007; Demiroglu, 2014), İSKİ verilerine göre bu miktar toplam ihtiyacın %4-5’i kadar kabul edilmekte ve yeraltı suları ihmal edilmektedir. Yeraltı sularının öneminin azalmasının nedeni ise başta İstanbul batısındaki Bakırköy ve Büyükçekmece ve Küçükçekmece gölleri arasındaki yeraltı suyu akiferlerinin 1960’lardan sonra, yasadışı açılan kuyularda yapılan aşırı pompajla tüketilmesinin ve yoğun yerleşimlerle yüzeysel beslenme alanlarının azaltılmasıdır.

İstanbul’da yeraltı suları ile ilgi kapsamlı bir çalışma geçmişte de günümüzde de yapılmamıştır. Buna karşın biliyoruz ki her kurak devrede olduğu gibi (2013-2014 yılları) son dönemde de çok sayıda kuyu açılmıştır. Oysa kuraklık ve kirlilikten uzun vadede etkilenen yeraltı suları, gelişmiş ülkelerde kurak devrelerin son aşamasında kullanılmak üzere korunup saklanmaktadır.

Su Havzası Nedir? Nasıl Korunur? İstanbul Havzalarında Durum Ne?

Havzalar, su ve malzemenin belirli bir noktada toplandığı doğal alanlardır. Havza kavramı ve yönetimi, öncelikle suyun beslenip, dolaşıp, depolanıp, boşaldığı, doğal sınırları olan bölgenin havza ölçeğinde yönetilmesi çerçevesinde geliştirilmiştir. İlk tutarlı hidrolojik çevrimi yönetme girişimi, yaklaşık iki bin yıl önce Çin'de yapılmıştır. Yönetim birimi olarak; nehir havzası kavramına ise on dokuzuncu yüzyılın ortalarında geçilmiş, 1920 ile 1970 yılları arasında dünya çapında 'su kaynakları geliştirme planlaması' çalışmaları kapsamında kavram geliştirilmiştir (Molle F., 2006). Avrupa Birliği, Aralık 2000 tarihinde yürürlüğe giren "Su Çerçeve Direktifi (SÇD)"(2000/60/EC) ile su havzalarının miktar ve kalite olarak ortak bir standartta korunması için kapsamlı bir politika ortaya konmuştur.

Ülkemizde anayasamızın 168. maddesi gereğince “Tabii servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Ülkemizin su yönetimi ile ilgili çok sayıda kanun ve yönetmeliği olup bunlar aşağıda verilmiştir.

- 2872 sayılı Çevre Kanunu

- İSKİ Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun;

- Su Kirliliği kontrolü Yönetmeliği;

- Yeraltı Sularının Kirlenmeye ve Bozulmaya Karşı Korunması Hakkında Yönetmelik;

- İçme Suyu Elde Edilen veya Edinilmesi Planlanan Yüzeysel Suların Kalitesine Dair Yönetmelik;

- İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik; - Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği;

- Kentsel Atıksu Arıtımı Yönetmeliği; - Yüzeysel Su Kalitesi Yönetimi Yönetmeliği

- Su Havzalarının Korunması ve Yönetim Planlarının Hazırlanması Hakkında Yönetmelik;

2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun gereğince, içme suyu havzaları yönetmeliği çerçevesinde baraj suyu etrafında uzaklığa bağlı koruma alanları oluşturulmaktadır ve bu alanlarda belirlenen faaliyetler yasaklanmaktadır. Buna göre;

Mutlak Koruma Alanı (0-300 m): İçme ve kullanma suyu temin edilen ve edilecek olan suni ve tabii göller etrafında en yüksek su seviyesinde, su ile karanın meydana getirdiği çizgiden itibaren yatay 300 metre genişliğindeki kara alanıdır. Bahse konu alanın, havza sınırını aşması halinde mutlak koruma alanı havza sınırında son bulur. Bu alan içerisine hiçbir şekilde inşaat, toprak vb. gibi atıkların dökümü yapılamaz. İdare tarafından izin verilmeden arıtma tesisi haricinde hiçbir şekilde yapılaşma yapılamaz. Bu alan İSKİ tarafından kamulaştırılır ve ağaçlandırma yapılır. Tarım ve hayvancılık yapılmasına izin verilmez.

Kısa Mesafeli Koruma Alanı (300.-1000 m): Mutlak koruma alanı üst sınırından itibaren yatay 700 metre genişliğindeki kara alanıdır. Bahse konu alanın, havza sınırını aşması halinde kısa mesafeli koruma alanı havza sınırında son bulur. Kısa mesafede koruma alanlarında bozulan alanların (taş, maden, kum, mıcır ocaklarının ) canlandırılması için sadece kirlenmemiş hafriyat toprağı dökümüne izin verilir. Hiçbir şekilde taş, maden, kum, mıcır ocaklarına ve konuta açılmasına izin verilmez. Ancak İSKİ’nin belirlemiş olduğu imar kuralları çerçevesinde özel eğitim, özel sağlık, özel sosyal tesis alanları yapılabilir. Bu alanlar mesire yeri ve açık spor alanı olarak kullanılabilir.

Orta Mesafeli Koruma Alanı (1000-2000 m): Kısa mesafeli koruma alanı üst sınırından itibaren yatay 1000 metre genişliğindeki kara alanıdır. Bahse konu alanın, havza sınırını aşması halinde orta mesafeli koruma alanı havza sınırında son bulur. Bu alan içinde idarenin belirlemiş olduğu kriterler ölçüsünde bina yapılabilir. Hiçbir şekilde turizm, sanayi, hastane, akaryakıt istasyonu, hayvancılık, taş, kum, maden faaliyeti yapılamaz. Tarımda suni gübre ve zehirli ilaçlar ile katı, sıvı atıkların dökümüne müsaade edilmez. (Şenol 2015).

Uzun Mesafeli Koruma Alanı (2000-havza sınırı): Orta mesafeli koruma alanının üst sınırından başlamak üzere su toplama havzasının nihayetine kadar uzanan bütün kara alanıdır. Koruma kuşakları havzada ki suyun ve su kaynağının direk ve kısa zamanda kirlenmesinin önüne geçmek için yapılmaktadır.

Ne yazık ki bu sınırlamaların hemen hiç biri İstanbul’un su havzalarında tam olarak uygulanmamış; koruma kuşaklarında belirlenen yasaklara uyulmamış, havza içerisinden geçen otoyollar, havzanın hemen bitişiğine kurulan sanayi bölgeleri ile adeta nüfus havzalara çekmiştir. Oysa İstanbul’da su havzalarının korunması amacıyla ilk kez 1984 yılında bir yönetmelik çıkarılmıştır. 1988 de Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği yayınlanmış, İSKİtarafından 4.9.1988 de yeni bir Yönetmelik çıkartılarak Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği’ne uyum sağlanmasına çalışılmıştır.Ancak bu yönetmeliklerde çelişkili değişiklikler yapılmış; yönetmelikte yapılan değişiklikler daha çok da imar iznine yönelik olmuştur. Bu çelişkilerin yanı sıra bir taraftan içme suyu havzalarında söz sahibi İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İlçe Belediyeleri arasında, bir taraftan İSKİ ve su havzaları koruma alanlarında yeni projelere izin veren merkezi yönetim arasında yıllardır artarak devam eden problemler, koruma alanları sınırları azaltılıp artırılarak geri dönülemez şekilde yapılaşmaya sebep olmuştur. Küçükçekmece havzası başta olmak üzere havzaları bugün yok olma noktasına getirmiştir.

Öyle ki nüfus artış oranı Türkiye genelinde % 2 iken, İstanbul’un su havzaları rezervuar alanlarında bu oran % 20 olarak gerçekleşmiştir (Baykal ve diğ.,1999, Coşkun ve diğ., 2006). Su havzalarındaki arazi kullanım değişiklikleri ve su kalitesi değişimi uzaktan algılama ve bilgisayar destekli coğrafik bilgi sistemleri teknikleri kullanılarak takip edilmektedir (Musaoğlu ve diğ., 2005, Coşkun ve diğ., 2006 Coşkun ve diğ., 2008, Musaoğlu ve diğ., 2008). Koruma alanlarındaki arazi kullanımı ve su kalitesi değişimleri sayısal değerlerle ve grafiklerle gösterilmektedir. Bu çalışmalara göre; kentsel büyümeden en fazla etkilenen havzaların başında Elmalı, Alibeyköy ve Ömerli havzaları gelmektedir. Yol bağlantılarının ve sanayi alanlarının bu bölgede yoğun olarak yer alması, büyük oranda nüfusu buraya çekmiştir. TEM yolunun yapımı ile artan ulaşım kolaylığı sonucunda Sultanbeyli gibi hızla büyüyen kaçak kentler ortaya çıkmıştır. Sazlıdere ve Büyükçekmece havzaları da aynı gelişmelere sahne olmaktadır (Karaca vd.,2006, Karakuyu vd., 2012, Minareci vd., 2013, Şenol 2015,). Şehrin oldukça uzağında bulunan Terkos ve Darlık havzaları henüz kentleşme baskısından en az etkilenen havzalardır. Ancak bu havzalarda da 3. Havaalanı ve 1/100000 Ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planında (İBB 2009) yer almadığı halde yapımı tamamlanan üçüncü köprü ve çevre yolları ile hızla büyüyen yeni kaçak kentlerin oluşumu sürpriz olmayacaktır. Aynı şekilde yapımı tamamlanan 3. Havaalanı ve çevre yolları ile Terkos gölü ve Sazlıdere barajı ciddi olarak etkilenecektir. Öte yandan İstanbul için en önemli su kaynağı konumuna gelen Melen havzasında sürdürülen yoğun tarımsal faaliyet ve hızla artan sanayi tesisleri ve bunlarla bağlantılı olarak beklenen hızlı nüfus artışı, İstanbul için değerli ve stratejik su kaynağının da ciddi kirlilik baskısı altında olduğunu göstermektedir. Bütün bu olumsuzlukların nedenlerine bakıldığında, çıkartılan aflar ve siyasi kayırmalarla kontrolden çıkan yasa dışı yapılaşma, su havzaları ile ilgili kurumlar arasındaki koordinasyonsuzluk ve kentin anayasası kabul edilen çevre düzeni plan yok sayılarak yapılan ulaşım akslarının ön plan çıktığı görülecektir.

SONUÇ

Su tedariki imparatorluklar döneminden günümüze her zaman İstanbul’un en büyük sorunu olmuştur. Kuruluşundan itibaren binlerce yıl kaynak suları vasıtasıyla yeraltı sularının kullanıldığı İstanbul’da yıllar içinde yeraltı suları bilinçsizce ihmal edilerek devre dışı bırakılmış ve şehrin su ihtiyacı barajlarda ve doğal göllerde depolanan sulardan karşılanamaya başlanmıştır. Şehrin su ihtiyacının yaklaşık %95’i su havzalarındaki baraj ve doğal göllerden karşılanırken, çıkartılan aflar ve siyasi kayırmalarla her yıl biraz daha artan yasadışı yapılaşma, ilgili kurumlar arasındaki koordinasyonsuzluk ve ulaşım aksları ile su havzaları aşırı kirlenmeyle maruz bırakılmıştır. Nitekim kontrolsüz yapılaşma ve sanayi atıklarının gölü besleyen yeraltı sularını aşırı kirlenmesi sonucunda Küçükçekmece gölü suları arıtılamayacak kadar kirlenmiş ve göl içme suyu kaynağı olarak devre dışı kalmıştır. Kentsel büyümeden en fazla etkilenen Büyükçekmece, Alibeyköy, Elmalı ve Ömerli havzalarının da yakında bu duruma geleceği öngörülmektedir. 3.Havaalanı ve üçüncü köprü ve çevre yolları nedeniyle, şehri merkezinin oldukça uzağında bulunan Terkos ve Darlık havzaları da benzer tehlikelerle açık hale gelmiştir. Öte yandan yoğun tarımsal faaliyet ve hızla artan sanayi tesisleri ve bunlarla bağlantılı olarak beklenen hızlı nüfus artışı, İstanbul için değerli ve stratejik su kaynağı olan Melen Havzası’nı da ciddi kirlilik baskısı altında olduğunu göstermektedir.

İstanbul’un su havzalarında yukarıda ana hatlarıyla belirtilen sorunlarının çözümü için havzalarındaki kirlenmeye karşı koruma önlemlerinin alınması ve denetiminin titizlikle ve aralıksız sürdürülmesi kaçınılmazdır. Bunun için derhal yasal yetkilerle donatılmış yetkili tek bir kurum denetiminde havza yönetim modeline geçilmelidir. Çağdaş kent planlaması temelinde tereddütte yer vermeyecek şekilde çevre koruma planları yapılmalı ve planlama süreçleri eksiksiz uygulanmalıdır.

Küçükçekmece gölünün temizlenerek iyileştirilmesi ve havzasının koruma planı yapılarak yeniden içme suyu havzası konumuna getirilmesi için çalışma başlatılmalıdır.

Artan nüfus ve sanayinin kesintisiz su ihtiyacının karşılanması için komşu havzalarda daha büyük yeni barajların yapılması yerine, suyun sınırlı kaynak olduğu bilinciyle, yüksek verimlilikle su kullanıp su tasarrufu yapan bilinçli bir toplum oluşturmak için eğitim programları geliştirilmelidir.

İstanbul’un geçmişinde (özellikle Roma ve Bizans’ta ) su yönetimi ve su ihtiyacının giderilmesinde kemerlerle şehir dışından getirilen yeraltı suyunun depolaması (sarnıçlarda) önemli bir çözüm olmuşken ve günümüzde yeraltı su barajları mega kentlerin su yönetim stratejilerinin en önemli bileşeni iken İstanbul’un yeraltı suyu politikasının olmaması kabul edilemez. Bu nedenle IBB en kısa sürede bir yeraltı suyu eylem planı geliştirmelidir.

Yüzer (2018) tarafından ifade edildiği gibi; İstanbul’un su ihtiyacının komşu illerin suları ile karşılandığı gerçeği göz önünde bulundurularak, bu illerin yönetimleri ile ortak ve adil bir paylaşım için ‘İller arası Su Yönetimi’ esaslarının belirlenmesi ve uygulanması ‘Sosyal Yönetim’ anlayışının kaçınılmaz bir ilkesi olarak gündeme getirilmelidir.

YARARLANILAN KAYNAKLAR

Altinbilek, D. (2006) Water management in Istanbul, International Journal of Water Resources Development, 22(2), pp. 241–253.

Avcı C. B., Güler E, Toğrol E., Karpuzcu M., Kûanç B., (1994), Düzensiz Katı Atık Depolama Alanlarının Yeraltı Su Kalitesine Etkileri, IMO Teknik Dergi, 865-881,

Baykal, B.B., Tanik, A., Gonenc, E., (1999) Relatively less polluted drinking water reservoir of metropolitan Istanbul near the Black Sea coast. Water Sci. Technol. 39 (8), 147–1. 4.

Coşkun, H.G., Gulergun, O., Yılmaz, L., Dabanlı, O., (2006) Monitoring of protected bands of Terkos drinking water reservoir of metropolitan Istanbul near the Black Sea coast using satellite data, International Journal of Applied Earth Observation and Geoinformation 8, 49–60.

ÇEÇEN, K., (2000). İstanbul’un Osmanlı Dönemi Su Yolları. İSKİ Yayınları (Yayına Hazırlayan Celal KOLAY), İstanbul.

Demiroglu M., (2014), İklim değişikliği ve İstanbul’da yeraltısularının önemi 1-Türkiye 67. Jeoloji Kurultayı, Ankara, 346-347 2-İstanbulun jeolojisi sempozyumu 4, İstanbul

Karaca, F. Alagha, Ö.; Elçi, E.; Ertürk. F.; Yılmaz, Y.Z.; Özkara, T. (2006). Büyükçekmece Gölü Havzasında Havanın PM2.5 VE PM2.5-10 Gruplarında Krom değişimi. Ekoloji 61: 16-21

Karakuyu, M. Karaburun, A.; Kara, F.(2012). Kentleşmenin Büyükçekmece Gölü Havzasındaki Arazi Kullanım Değişimleri Üzerindeki Etkisinin Zamansal Analizi. Marmara Coğrafya Dergisi 26: 42-54

Minareci, O. Bilgin, N.; Çakır, M. (2013). İstanbul Büyükçekmece Gölü’nde Anyonik Deterjan, Fosfat Ve Bor Kirliliğinin Araştırılması. C.B.Ü. Fen Bilimleri Dergisi 8./2:52-60

Musaoğlu N., Tanık A., Kocabaş V., (2005) Identification of Land-Cover Changes Through Image Processing and Associated Impacts on Water Reservoir Conditions, 18. Environmental Management Vol. 35, No. 2, pp. 220–230 19.

Oğuz,, B. (1998)Bizans’tan Günümüze İstanbul Suları. Simurg Yayınları

Öziş, Ü., Arısoy, Y., Alkan, A. ve Özdemir Y. (2008). Türkiye’deki Tarihi Su Yapılarının Evrensel Önemi.

Öztaş, T., 2007, İstanbul İl Alanının Hidrojeolojik Özellikleri ve Haritası, İBB Planlama ve İmar Dairesi Bşk. Şehir Planlama Md., İstanbul Büyükşehir Nazım İmar Planı Analitik Etüdler İşi, 279 s., İstanbul, (Yayınlanmamış Proje).

Şenol, C.(2015). İstanbul’un İçmesuyu Havzalarının Ekolojik Sorunları. III. Ulusal Jeomorfoloji Sempozyumu (Bildiriler Kitabı). 373-381. Antakya / Hatay

Yıldız D., (2014), İstanbul’un Su sorunu http://www.topraksuenerji.com/2016/05

Yüzer, E., 2018; Su kültürü ve İstanbul’un içmesuyu havzaları, Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği. http://www.skb.gov.tr/kategori/makaleler/

İBB İstanbul İli Çevre Düzeni Planı Raporu (2009)

İSKİ Genel Müdürlüğü İçmesuyu Havzaları Yönetmeliği, Ek-1 (2011) Eyüp-İstanbul

İSKİ, (2019), Asya ve Avrupa yakasına 19.08.2019 tarihinde verilen temiz su miktarı http://www.iski.istanbul/web/tr-TR/baraj-doluluk

https://www.iski.istanbul/web/tr-TR/kurumsal/iski-hakkinda1/su-kaynaklari1