ÖLÇÜ 2019 KASIM SAYISINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİZİM ORA’NIN ADETLERİ

A.Tuncay GÜRPINARLI

TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi

“Bizim Ora’nın adetleri

Meşhurdur cinayetleri…”

Yukarıdaki dizeleri içeren Elif Karlı’nın şarkısı dilime bir dolandı ki sormayın.

Diyeceksiniz yazımızın konusu şarkı sözleri mi? Hayır değil!. Konumuz yine deprem, yine deprem.

İnadına deprem sevdasındayız.

Deprem bizleri yıkmadı ama bu inat galiba bizleri sarsacak. Varsın sarssın. Depreme karşı mücadelede varsın sarsısalım.

Efendim, deprem öncesinde depreme karşın tek tük sesler çıkarken; şimdi Allah’a şükür seslerimiz daha bir fazla. Her gün çeşitli kurum ve kuruluşlarımız tarafından depreme ilişkin yazılar, duyurular, afişler, broşürler yayınlanıyor. Hatta kimi gazetelerimiz bu konu ile ilgili ek gazeteler bile veriyor.

Televizyonlarımız depremle haşır neşir. Tanımadığımız bilim adamı kalmadı. Açık oturumlar reyting rekoru kırıyor.

Marmara denizimizin altını üstünü harmanladık. Küçük çocuklarımız bile Marmara Denizini ve bu denizde yer alan fay hatlarını ezbere çiziyor. Ev hanımları, topraktaki her çatlağı fay hattı bulmuşçasına komşusuna haber veriyor.

Her birimiz birer “Hasar Tespit Komisyonu” üyesi de olduk. Baret ve çekiç satışları had safhada. Binalarımızdaki hasarlar konusunda ahkâm kesildik. Hasarlar üzerine yorumlar yaptık. Şüphenin içine şüpheyi soktuk. Sıva çatlağı mı kolon çatlağı mı diye betona çekiç darbeleri indirirken; komşunun evinden hırsımızı çıkardık.

Kendi yarattığımız bombardımandan ayrı, başkalarının bombardımanına da tutulmuş gidiyoruz. Bu gürültü, patırtıdan sağ çıkabilir miyiz bilmiyorum. Ama sağ çıkar ve deprem ile ilgili edindiğimiz bilgiler bizi kıvarsa elbette yararını göreceğiz. Bu bombardımanın sesi soluğu kesilir; dumanı yok olursa her şeyin küllendiğini de görebiliriz. Oturduğumuz yerin eski hamam, uyguladığımız tedbirlerin eski tas olduğu gerçeği ile karşılaşabiliriz. Ta ki yeni depremler bizi kuşatıncaya kadar.

Deprem öncesi için bizlere çeşitli tedbirler söylenmiştir. Dolaplarınızı, ağır eşyalarınızı duvara sabitleyin denmiştir. Alt tarafı bir matkap, iki dübel ve vida işinizi görecektir. Bunu yapabildiniz mi? Hayır!.

İlk yardım çantanız olsun denilmiştir. Biraz pamuk, bir az tentürdiyot, biraz merhem, iki aspirin. Sanırım hala bu ufacık tedbir evinizde bile yoktur. Daha çok gereksinim duyulacak arabanızda bile böyle bir çanta bulunmaz. Olsa da stepnenin altında kalmış ve ilaçların kullanım tarihi geçmiştir.

Hala kullanmadığınız halılar rulolar halinde gardırobunuzun üstünde istiflenmiş durmaktadır. Yatak yorgan denkleri de cabası.

Sanırım su vanasının dahi yerini bilmiyorsunuz. Öğrenmeye de niyetiniz yok. Bari elektrik sigorta kutusunun nerede olduğunu bilin. Doğal gaz vanası kolunun yukarı doğru çevrildiğinde gazın kesildiğini görün.

Soğuk gecelerde hiç olmazsa bir hırkaya, kazağa gereksinim olacağını düşünün de, onu dolabınızın alt çekmecesinden dışarı çıkarın. Daima göz önünüzde kalacak bir yere koyun.

Eşinize, çocuğunuza görevler verin, onları sorumlu kılın. Soğukkanlı olmalarını öğretin.

Yaşanılan bu afetler, bana özlü bir sözü tekrar hatırlattı; 23-24 Eylül 1993 tarihinde Ankara’da katıldığım bir seminerde bu sözü duymuştum. Daha sonraları da bu sözü sık sık işledim. Söz; Oxford Afet işleri Başkanı Prof Dr Ian DAVİS’e aitti;

“Allah vergisi denilen afetlerin doğurduğu felaketlere yarın ihmal denilecektir”

Şimdi bu sözlere yeni sözlerde eklendi. Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği’nin (TMMOB), Marmara Depremiyle ilgili yayınladığı “Özel Haber Bülteni”nde iki yeni söz daha öğrenmiştim.

Birincisi Japon fizikçisi Torahiko Terada tarafından söylenmiş;

“Doğal afet, unutulduğu zaman gelir.”

İkinci söz ise TMMOB’nin bir sloganı;

“Mühendis ve Mimarlar ile depremden sonra değil, depremden önce tanışın.”

Şimdi aylar, yıllar geçecek; her şey unutulacak. Sıra yine birbirimizin kuyusunu kazmaya gelecek. Sıra yine yeni vurgunlara gelecek. Depremzedeler çadırlarında unutulacak, kimsesiz çocuklar yine kimsesizliklerinde bırakılacak. Evlerinizin inşaatı yine kalfa müsveddelerine teslim edilecek. Yine demirden, çimentodan çalınacak. Yine kaçak yapılar olacak. Yine siyaset kaldığı yerden devam edecek.

Sonra… Evet, sonra ne olacak?

Yine bir deprem, yine bir sel, yine bir toprak kayması. Evet, yine yeni afetler.

Cenazeler yine kefensiz, namazsız olarak; bir kepçenin açtığı çukurlara, yine aynı kepçe ile defin edilecek. Yine derme çatma çadırlarda yaşam sürecek. Yine, yine, yine…

Hala Elif Karlı’nın şarkısının nakaratını söylüyorum;

“Bizim Ora’nın adetleri

Meşhurdur cinayetleri.”

A.Tuncay GÜRPINARLI

Mimar

TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi

Yönetim Kurulu Üyesi