ÖLÇÜ 2019 ŞUBAT SAYISINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ

KİMYANIN YEREL YÖNETİMLER İLE NE ALAKASI VAR?

TMMOB Kimya Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi

Siyasi partilerin ve yerel yönetimlere aday kişilerin seçim bildirgelerini incelersek, görevlerinin yol yapmak, köprü yapmak, park ve bahçe düzenlemekten ibaret olduğunu düşünebiliriz. Yerel yönetimler aslında sınırları içerisinde yaşayan tüm canlıların yaşam hakkını, sağlıklı yaşama hakkını temin edecek kararlar alma ve yaptırımlar uygulama yetkilerine sahiptir. Doğal olarak çalışmalarının merkezinde temel insan haklarının korunması yer almalıdır. Bu konuları, çalışmaların merkezine almak sadece belediye afişlerinde, gerçekleştirilen söyleşi, panel gibi etkinliklerde, belediye yetkililerinin yaptığı konuşmalarda ele alınması yeterli olmuyor. En basit örneklerden hareketle, yolda yürürken bir çukura düşmeniz veya başınıza bir taş düşmesi, en ufak yağmurda oluşan sel sonrası mahsur kalmanız veya deprem sonrası bir toplanma alanı bulamamanız yerel yönetimlerin sorumluluğundadır. Yerel yönetimlerin hayati sorumlulukları her zaman bu kadar açık bir şekilde görünmeyebilir ki, Kimya Mühendisleri Odası olarak ilgilendiğimiz alanlara girdikçe görüntüdeki bulunaklık daha da artıyor. Yazının geri kalanında görüntüyü netleştirmeye çalışacağız.

Ruhsat alma süreçleri genellikle gereksiz bürokrasi ve yerel yönetimlerin temel maddi kaynakları olarak görülür. Kimyasal kullanılan veya depolanan işyerlerindeki ruhsat süreçleri büyük bir uzmanlık ve titizlik gerektiren, doğabilecek kötü sonuçları itibariyle doğrudan yaşam hakkını etkileyen bir süreçtir. 2008 yılında Davutpaşa’da kaçak maytap atölyesinde meydana gelen patlama sonucu 21 kişinin hayatını kaybetmesi bu gerçeği bir kez daha göstermiştir. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, dönemin Zeytinburnu Belediyesi’nin ruhsat ve denetim müdürü ile zabıta müdürüne görevini ihmal ettiği gerekçesi ile 9 yıl hapis cezası vermesiyle yerel yönetimlerin bu konudaki sorumluluğu hukuk önünde de kanıtlanmıştır. Sadece ruhsat sürecinin değil sonrasındaki denetim süreçlerinin de etkin bir şekilde işletilebilmesi de sıkça yaşanan yangın ve patlamaların önüne geçilebilmesi için son derece elzemdir.

Büyük kentlerde, özellikle de İstanbul’da irili ufaklı birçok kimya tesisi zamanla yaşam alanların bitişiğinde hatta içerisinde kalmıştır. Bu durumun kendisi bile başlı başına insan ve çevre sağlığını ciddi bir şekilde tehdit etmektedir. Bu tesislerin gaz emisyonlarının, oluşan atıklarının vb. denetlenmesi yapılmadıkça tehditin büyüklüğü artmaktadır. Geçtiğimiz sene Tuzla ve Büyükçekmece’de kimyasal maddelerin açık alanlara dökülmesinin ortaya çıkmasıyla kamuoyunda infial meydana gelmişti. Her iki olayda da, yerel yönetimler kendi üstlerine sorumluluk almazken, Tuzla Belediye Başkanı daha da ileriye giderek ilk defa böyle bir koku duyduğunu, normal zamanda da koku olduğunu ama bu derece olmadığını ve bu durumun normal olduğunu söylemiştir. Oysa bu tarz olaylarda yerel yönetimlerin sorumluluğu oldukça açıktır. Söz konusu sorumluluk sadece olay gerçekleştikten sonra kimyasalın tespiti, olay çevresini tahliye etme vb. ile sınırlı değildir. Kente ait “Tehlikeli Kimyasal Madde Envanteri” hazırlanarak, tüm kimyasal maddelerin ve atıkların takibini yapılmalı, aynı zamanda oluşabilecek acil durumlar için de sürekli olarak hazırlıklı olunmalıdır.

Yerel yönetimlerin tüm bu sorumluluklarını yerine getirebilmesi yönetim anlayışı ve uzman kadrolarının yeterliliğine bağlıdır. Belediyeler kadrolarında yeterli sayı ve nitelikte kimya mühendisi istihdam etmedikçe, kimya tesislerini kontrol edebilmesi düşünülemez. Tabii bu durum, diğer konularla ilgili meslekler için de aynı şekilde geçerlidir. Yerel yönetimler aynı zamanda karar alma süreçlerine meslek odalarını da dahil etmeli, mesleki bilgi ve deneyim gerektiren konularda yardım almaktan çekinmemelidirler. Ayrıca yerel yönetimler, tüm çalışmalarını şeffaf bir şekilde gerçekleştirmeli ve tüm karar süreçlerine halkı da dahil etmenin yollarını geliştirmelidirler.