ÖLÇÜ 2019 ŞUBAT SAYISINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ

KENTLEŞME VE YEREL YÖNETİMLER

Ali Tuncay GÜRPINARLI, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi

Kütüphanemin tozlu raflarında notlarımı, dergileri, broşürleri karıştırırken; çizgisiz dosya kâğıdına kurşun kalemle yazdığım ve sayfalarını toplu iğne ile birleştirdiğim notlara ulaştım.

Günümüzden tam 21 yıl önce, 13 - 14 Aralık 1997 tarihlerinde Ankara’da yapılan; “TMMOB Demokrasi Kurultay”ında “Kamu Arazileri, Yerelleşme ve Yerel Yönetimler, Kentleşme, Ulaşım ve Trafik” konularında sunulan “Taslak Programa” ait notlar.

Bu notlara yeniden göz gezdirirken ilk paragrafında yer alan;

“Aşırı merkeziyetçi yapıdan kurtulması için yerel halkın kendi seçtiği organlar aracılığı ile yönetilmesini anlatan “yerel yönetim” kavramının, aynı zamanda yerinden yönetim anlamında kullanıldığı, yerel yönetim birimlerinin siyasal, yönetsel ve toplumsal nitelikler taşıdığı” ifadesinden sonra;

“Hizmetin halka sunulmasında çabukluk ve kolaylık sağlayan yerinden yönetimin, çözüm olanakları yaratılırken yardımlaşma ve iş birliği için uygun koşulların geliştirilebileceği bir araç olması gerektiği; demokrasi kavramının temel öğeleri olan yurttaş katılımı, çoğunluk ilkesi, uygulamalar konusunda danışma gerekliliği ve seçmene hesap verme sorumluluğu için yerel yönetimlerin daha uygun ortamlar geliştirebilme olanaklarına sahip olmasının belirleyici olduğu” vurgusu ve;

“Yerelleşme ve Yerel Yönetimler konusunda birçok uluslararası anlaşmaya imza koymasına karşın, Türkiye’nin yönetim yapısındaki merkeziyetçi yaklaşımın olanca etkinliği ile varlığını sürdürmeye devam ettiği; merkezi yönetimin çeşitli kurumlarının vesayeti altında bulunan Türkiye’deki yerel yönetimlerin özellikle mali ve yönetsel açıdan özerkliğinden söz edilemediği,

“Her düzeyde genellikle seçilmişler veya atanmışlarca alınan yönetenlerin kararları, halkın istemini değerlendirmeksizin, karar vermeyi yalnızca kendisine bir hak olarak görme anlayışı ile ülkedeki demokrasi uygulaması sorununun” boyutlarının da bu taslakta yer aldığı;

“Türkiye, imza koyduğu ve TBMM’den geçirerek yasallaştırdığı Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı vb. belgelerde tanımlanan koşulları yerine getirerek, yerel yönetimlerin; yurttaşların yönetime katılması ve demokrasinin gelişmesi için öneminin” bir ön şart olarak yer aldığı ve;

-Yerel özerkliğin anayasa güvencesine alınması,

-Yönetsel ve mali özerkliğin sağlanması,

-Merkezi yönetiminin yerel yönetimler üzerindeki denetiminin yalnızca tüzellik denetimine dönüştürülmesi,

-Görevleri ile koşut düzeyde gelir sağlanması

gibi uygulamalar ile yerel yönetim yapısının GÜÇLENDİRİLMESİ, ÖZERKLİĞİ, DEMOKRATİK VE VERİMLİ BİR YAPI OLMASI gerekliliğinin söylendiğini not almışım.

Yerel Yönetimlerde; o yerelde yaşayan yurttaş katılımı, çoğunluk ilkesi, uygulamalar konusunda danışma ve seçmene hesap verebilme gerekliliği sözlü ve yazılı önergelerde de yer aldığı yine notlarımda yer alırken;

“Bu gerekliliğin örgütlü olabilmek için sağlanacağı, bu örgütlülüğün sadece siyasal parti olarak değil, diğer sivil toplum örgütlerini de kapsayacağı, böylece; dil, din, cinsiyet, etnik köken, siyasal düşünce ayrımı gözetmeksizin, orada oturanların tümünün katılımına açık olarak oluşturulacak meclislerle; mahallenin, semtin, kasabanın, kentin tüm sorunlarına sahip çıkma hedeflenmesi öngörülmüş ve;

Yerleşim birimlerinde yaşayanların denetlediği ve yönettiği kurumlar olması, böylece yeni bir yerel yönetim anlayışının geliştirilmesi gündeme getirilirken; TMMOB’nin bu bağlamda görevinin ise mesleki bilgi birikimi olarak ifade edilmiş.

Bu arada Kimya Mühendisi Bülent BOZALİ’nin bu göreve dair tanımlamasını not almışım;

“TMMOB’nin görevleri arasında kentin sorunlarının çözümüne yönelik çalışmalarda kent insanına sorunun kaynağı ve çözüm alternatiflerini, bu alternatifler arasında halkın seçim yapmasını sağlayacak her türlü bilgi ve düşünce yer almalıdır”.

Ancak TMMOB örgütleri arasında, özellikle mesleki çıkarlar açısından farklı görüşler, bununla birlikte yanlış bilgilendirme ve yanlış yönlendirme de olabileceği, çeşitli bilim dallarındaki farklı yaklaşımları dikkate alarak bunları değerlendirecek ve birleştirecek, halkın bilgisine sunacak “Bilim Konseyi ve Çalışma Grupları” kurulması da önerilmiş.

Yerel Yönetimlerde örgütlülük ve böylece sivil inisiyatif talebi; çeşitli önerilerle birlikte getirilmiş;

- Halk Meclisi, Kent Konseyi, Kent Kurultayı, Danışma Meclisi, Belediye Meclislerinde temsilcilik, Mahalle Belediyeciliği, Kent İzleme Komisyonu, Alternatif İktidar Güçleri gibi yerel yönetimlerde örgütlülük tanımı olmuştur. Bundan amaç örgütlü demokratik katılımın yasal ve yönetimsel yapılanması olmuştur.

Bu boyuta değişik yaklaşımlarda olmuştur.

Yerel Yönetimlerin özerkliğinin kent devletçikleri oluşturacağı, bu sürecin izlenmesi ile ulusal devletlerin çökertilmesi senaryosu, yani; milliyetçiliklerin, mezheplerin ve saire tahrikiyle beraber yerel yönetimlerin çökertilmesi ve doğrudan doğruya uluslararası sermayeye, dünya kapitalizmine bağlanması şeklinde bir sürecin sonunda bir ulus devletin yıkımı, bir sömürgeleşme sürecinin sonu gelir dayanır” şeklinde yaklaşım ifadesini bulmuştur.

Yasal tedbirlerde önerilmiş;

-Kente karşı suç kavramı,

-İmar ihtisas mahkemeleri, imar zabıta sistemi,

-Yapı denetim yasası,

-Ekolojik değerlerle ilgili olarak Ekoköy ve Ekokent önerileri ile birlikte Ekoyaşam felsefesi,

-Planlama kararlarında Halk Referandumu.

…..

“Mahalli İdareler Reformu Kanun Taslaklarının” (1997 yılı tabi) hazırlandığı; Bunların izlenmesi ve tartışılması gerektiği ve sunulan bu taslakların;

1-Merkezi İdare ile Mahalli İdareler Arasında Görev Bölüşümü ile Hizmet İlişkilerinin Esaslarının Düzenlenmesi Hakkında Kanun Taslağı,

2-Çeşitli Kanunlarda Mahalli İdarelerle İlgili Değişikliler Yapılması Hakkında Kanun Taslağı.

Bu taslaklardan 1 no’lu taslağın amacı; “Mahalli nitelikli kamu hizmetlerinin yerinden yönetim, verimlilik, etkinlik ve demokratik katılım ilkelerine uygun olarak yürütülmesini sağlamak, idareler arasında görev bölüşümü ve hizmet ilişkilerini düzenlemek” olarak belirlendiği;

Sekiz maddeden oluşan bu taslakta, “Mahalli İdarelere Ait Görevler” ise;

“Kendi sorumluluk alanlarında eğitim, sağlık, sosyal yardım, gençlik, spor, kültür, turizm, tarım, hayvancılık, çevre, orman, ağaçlandırma, imar, bayındırlık, alt yapı, ekonomi ve ticaret alanlarında mahalli ve müşterek nitelikli olup merkezi idarenin görevleri dışında kalan hizmetleri” şeklinde belirlenmiştir.

Amacın olumlu olduğu ancak görev dağılımındaki kargaşa hemen göze çarpmaktadır. Kanunun Bakanlar Kurulu tarafından yürütülmesinin ise Yerel Yönetimler üzerinde Merkezi Yönetimin gölgesi olacağı; Ayrıca kanun amacında “demokratik katılım” ifade edildiği halde sivil örgütlerin yerinin belirlenmeyişi dikkat çekici olduğu ifade edilmiştir.

İkinci Taslak ise daha geniş kapsamlıdır. Bu taslakta;

-İl Özel İdaresi Kanunu,

-Büyükşehir Belediyeleri Yönetimi Hakkında Kanun,

-Belediye Kanunu,

-Belediye Gelirleri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Belediye ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun,

-İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Harcırah Kanunu ve Devlet Memurları Kanunu daha geniş kapsamlı olmak üzere; Kamulaştırma Kanunu, Devlet İhale Kanunu, Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçim Kanunu, Kıyı Kanunu, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Kanunu, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu, Umumi Hıfzıssıhha Kanunu gibi birçok kanunlarda çeşitli hükümlerin değiştirilmesinin gündeme geldiği; bu değişiklik sürecinde TMMOB’nin bilgi birikimi ışığı altında kitlelerin bilgilendirilmesi; eksikliklerinin ve sonuçlarının neler getireceğinin ivedilikle açıklanması vurgulanırken, sonuç olarak;

“Yerelleşme ve Yerel Yönetim olarak katılımın göz ardı edilmemesi; bu gerçekten hareketle geliştirilecek örgüt veya örgütler konseyinin oluşturulması; sivil inisiyatifin yönetimde yasal ve etkin görev almasının sağlanması; ancak bu atmosfer içinde merkezi yönetimin şirin görünmek maksadı ile yeni dayatmalara girmesinin düşündürücü olduğu; bu dayatmaların göğüslenmesi; olumlu yanların geliştirilmesi, olumsuzluklara toplumsal muhalefet sağlanması; böylece yerel yönetimlere sivil inisiyatifin fiilen gündeme getirilmesi; elde edilecek kazanımlar sonucu sivil inisiyatifin yasal boyutta yer almasının artık gerek olduğunun kabul ettirilmesi; bu zemin sağlandıktan sonra Yerel Yönetimlerin seçimi ve işleyişinin daha demokratik bir biçimde şekilleneceği düşüncesi oluşmuştur.

TMMOB Demokrasi Kurultayının Bildirge Komisyonu Geliştirilmiş Taslak Çalışmasında; Mehmet Yüksel Barkurt, Ümit Nevzat Uğurel, Ali Kaygısız, Hasan Esen ve Şükran Çavdır arkadaşlarımızdan oluşan “Sonuç Bildirgesi Komisyonu” tarafından 1998 yılında yayımlanmıştır.

Şimdi o günden bugüne yaklaşık yirmi yıl geçti. Ve yine bir yerel yönetimler seçimi arifesindeyiz.

Neler söylendi?

Neler gündeme geldi?

Neler yapıldı?

Şu an konunun neresindeyiz?