ÖLÇÜ 2019 TEMMUZ SAYISINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ

TARIM VE HALK SAĞLIĞINDA KULLANILAN PESTİSİTLER VE ETKİLERİ
Tuncay Canpolat, Ziraat Mühendisi

Uzun yıllardır ilaçlama pratiklerinden edindi- ğimiz tecrübeler ışığında, tarımda kullanılan pestisitlerin verime etkisini ve halk sağlığı alanındaki etkilerini çeşitli veriler ışığında tartışmaya çalışacağım.

Türkiye Tarımına Kısa Bakış

Türkiye tarımı, 2000’li yıllara kadar, nüfusa yeter üretim kapasitesi ve bazı ürünlerde üretilen fazlanın ihracı yoluyla ekonomiye katkı sağlamaktaydı. Hatta bundan 15-20 yıl kadar geriye gidersek o çok meşhur sözü, “Tarımda kendi kendine yeten 7 ülkeden biriyiz.” övünmelerini hatırlayabiliriz.

Geldiğimiz noktada patates, soğan, biber ve diğer tarım ürünlerinin fiyatlarının yüksekliği ve üretimde- ki azalma göz önüne alındığında durumun pek de iç açıcı olmadığını görülecektir. Ne değişti de ülkemiz ithalatçı olmaya, çiftçilerimiz verimli topraklarını terk edip şehirlerde ucuz iş gücü olarak yaşamaya mecbur kaldı?

Türkiye’nin ekilebilir tarım arazisi varlığını göz önünde bulundurduğumuzda bu rakam 230 milyon dekarlık bir alana tekabül ediyor ve yaklaşık %30’luk bir kısmı her yıl nadasa bırakılıyor. Geri kalan kısım ile ülkemiz insanının tarımsal ürün ihtiyacının rahatlıkla karşılanabilmesi mümkün olmasına rağmen durum bunun tam tersi şekilde gerçekleşmekte, gerileyen tarımsal üretim, toprağını terk eden çiftçiler, son 17 yılda çeşitli sebeplerle tarımsal üretimin yapılmadığı, Belçika büyüklüğündeki tarım arazileri.

Yanlış tarım politikaları ve uygulamaları, yeterli ve etkin ziraat mühendisi istihdamının yapılmaması, çift- çinin yeteri kadar bilgi sahibi olamaması, tarımsal ya- yım, çiftçi eğitimi ve denetim eksiklikleri, tarım ilaçları kullanımında yanlış doz ve zamanlama hatalarına ne- den olarak topraklarımızın ilaç kalıntıları ile kirlenmesi- ne, tarım ürünlerinin ilaç kalıntısı bakımından limit aşı- mı riskleri ile karşı karşıya kalmasına neden olmuştur. Bu sorunlara neden olan en önemli tarım ilacı grubu pestisitlerdir.

Pestisit Nedir?

<

Pestisit, zararlı organizmaları engellemek, kontrol altına almak ya da zararlarını azaltmak için kullanılan madde ya da maddelerden oluşan karışımlardır. Pet- ro kimya ürünü olduğu gibi virüs ya da bakteri gibi biyolojik bir ajan, antimikrobik, dezenfektan ya da her- hangi bir araç da olabilir. Zararlı organizmalar, insan- ların besin kaynaklarına, mal varlıklarına zarar veren hastalık yayan böcekler, bitki patojenleri, yabani otlar, yumuşakçalar, kuşlar, memeliler, balıklar, solucanlar ve mikroplar olabilir.

Pestisitlerin Zararlı Etkileri Nelerdir?

Pestisit kullanımının her ne kadar bazı yararları olsa da insanlar ve diğer hayvanlar için potansiyel toksi- siteleri nedeniyle sorun oluşturmaktadırlar. Kimyasal pestisitlerin çoğu hedef organizmaya seçkin etkinlik gösteremedikleri için hedef organizma dışındaki or- ganizmalarda çeşitli hastalıklara yol açıp öldürücü olabilirler. Hedef olmayan türlerin popülasyonlarına yaptıkları olumsuz etkiler biyoçeşitliliği ve ekolojik dengeyi tehdit etmektedir. Birçok pestisit insanlar için de zararlıdır. Kullanıldıkları tarım ürünlerinin yiyecek şeklinde insanlar tarafından kullanılmaları sonucunda insanlarda yaygın hastalıklara ve istenmeyen durum- lara sebep olurlar. Kimyasal pestisitlerin ve etken mad- delerinin AKUT toksik etkileri vardır.

Pestisit uygulamalarında yapılan yanlış kullanımlar, ihracatını yaptığımız çeşitli tarım ürünlerinin ihracat yapılan ülkelerin sınır kapılarından geri dönmesine sebep olmakta ürün kayıpları ve çeşitli tazminatların ödenmesine neden olmaktadır.

Pestisit Kullanımının Tarihçesi

Sümerler döneminden beri pestisitlerin kullanıldığı bilinmektedir. Çinliler bunu bir adım öteye götürerek günümüzden 3000 yıl önce cıva ve arsenik ile bitlerin sağaltılmasında kullanmışlardır. Ortaçağ döneminde ise tarımda tütün ekstratları, fumigant olarak ve in- sektisit olarak kullanılmıştır. 2.Dünya savaşı yıllarında Bernar Shrader tarafından DDT dediğimiz pestisitin insektisit özelliği keşfedilmiştir. Bu keşfin ardından ikinci dünya savaşının bitiminden sonra yoğun bir açlık ile karşı karşıya kalan Avrupa ve dünyanın çeşitli ülkelerinde insektisitler yoğun bir şekilde kullanılma- ya başlanmıştır. Kullanılan bu ürünlerin haşerelerden kaynaklanan ürün kayıplarını ciddi oranda azaltarak ürünlerde nispeten artışlar sağladığı gözlemlenmiştir. Bu süreçte fungusitlerin ve herbisitlerin de devreye girmesiyle önemli verim artışları elde edilmiştir. Yeşil Devrim olarak adlandırılan bu dönem, günümüze ka- dar uzanan sürecin başlangıcı olmuştur.

Pestisit Kullanımının Ülkemiz ve Dünyadaki Genel Durumu

Günümüzde Dünya’da üretilen pestisit miktarı 3,2 milyon tondur. Bunun parasal değeri yaklaşık 45 mil- yar ABD dolarıdır. Ülkemizde bu rakam 600 milyon ABD doları civarındadır. Burada aslan payını herbisit dediğimiz zararlı ot ilaçları almaktadır. 2.sırada fun- gusit dediğimiz mantar ilaçları ve ardından insektisit dediğimiz böcek ilaçları yer almaktadır.

Dünyayı saran neoliberal politikalar ve sermaye çevrelerinin kar hırsı, gereksiz yere tarım ilacı üretimini ve kullanımını teşvik ederek, ihtiyaçtan daha fazlası- nı satmak veya kullanılmasını sağlamak için pek çok yöntem denemektedir. Pestisit kullanımı verimlilikte geçici artışlar sağlasa da belirli bir süre sonra kullanı- lan pestisitlere karşı zararlılarda oluşan direnç nedeni ile beklenen faydayı sağlamadığından kullanımda doz artışı yapmaya neden olmakta ya da yeni çıkan diğer bir ürüne çiftçiler tekrar yönlendirilmekte ve sayıları 10’u geçmeyen pestisit üreten firmaların servetlerine servet katmaktadır.

Gereksiz kullanılan pestisitler sadece çiftçileri mağ- dur etmekle kalmayıp, yeraltı ve yerüstü su kaynakları- nın da kirlenmesine neden olarak halk sağlığını tehdit etmektedir. Günümüzde 30 yıl önce kullanımı yasak- lanan DDT’nin kutuplarda dahi bulunabilmesi, pes- tisitlerin agresif kullanıldığının ve yayılımının kontrol edilemediğinin göstergesidir.

Pestisitlerin artık çok etkili olmadığı ve beklenen karlılığı sağlamadığını gören tarım sektöründeki küre- sel gruplar, verimlilik artışı algısını kullanmaya devam ederek başka bir alana sıçramışlar ve genetik yapıla- ra müdahale etmeye başlamışlardır. Domateste balık geni kullanarak böcekleri bu yolla uzaklaştıracak GDO çalışmaları, böcekler üzerinde toksik etki yapan prote- inlerin (insektisit etki göseren proteinler) sentezinden sorumlu genlerin bitkilere aktarılması esasına daya- nan çalışmalar başlamış; pestisit yerine GDO’lu ürün- lerle karlarını katlama peşine düşmüşlerdir.

Ülkemizde, pestisit kullanımı bakımından bazı böl- geler Avrupa standartlarının alında iken bazı bölgeler Avrupa standartlarının üstündedir. Avrupa’da en fazla pestisit kullanılan ülkelerden biri olan Hollanda’da bu rakam 15 kg/ha iken Antalya bölgesinde 18kg/ha ci- varı yıllık pestisit tüketimi gerçekleştirilmektedir.

Pestisit Kullanımının Zararları

<

a) Pestisitler kanser, doğum anormallikleri, sinir sistemi zararları ve uzun dönemde oluşan yan etkilere neden olurlar,

b) Pestisitler ve parçalanma ürünleri toksik maddeleri içerirler,

c) Parçalanma ürünlerinden bazıları ana pestisitten daha toksik ve kalıcıdır,

d) Uygulanan pestisite ve uygulama koşullarına bağlı olarak, çevre kirliliğine neden olmaktadır,

e) Aşırı buharlaşabilenler soluduğumuz havayı kirlet- mektedir,

f) ) Aşırı kullanımı organizmalarda ilaca karşı direnç oluş- turmakta pestisit uygulaması, başarısız olmaktadır,

g) Hedef alınan ve alınmayan zararlıların doğal düşman- larını ve faydalı organizmaları da yok ederek yeni sal- gınlar oluşturmaktadır.

Halk sağlığı alanında kullanılan biyosidal ürünler ise insektisitler, rodentisitler, mollusitler, larvasitler vb. ürünler olarak sınıflandırılabilir. Bu ürünlerin tarım ala- nında olduğu gibi zorunlu olmadıkça kullanımı doğru değildir. Zira sivrisinek olmayan bir yerde insektisit kul- lanımının hiçbir mantığı olmayacağı gibi zararı olacak- tır. Eğer kullanımında mecburiyet varsa sertifikası olan yetkili kuruluşlardan yardım almak çok daha doğru olacaktır. Yanlış uygulamalardan kaçınmak gereklidir. Yaz aylarında çeşitli belediyelerin sokak aralarında yaptığı ULV cihazı ile sisleme yöntemi hedef olmayan insanları ve tüm canlıları da etkileyebilmektedir. Bu uygulama yerine sivrisineklere neden olan su birikin- tilerine larvasit uygulaması yapılarak sivrisinek oluşu- munun önüne geçilebilir.

Her geçen gün kullanımda olan bir bitki koruma ilacının yasaklandığına ya da etkili doz limitlerinin dü- şürüldüğüne şahit oluyoruz. İlk uygulamalarında doz, kalıntı süreleri, hedef olmayan ekosistemde ki diğer canlı türlerine ve insan sağlığına etkileri üzerine yeter- li araştırma ve deneme yapılmadan önerilen dozların zararları, bilimsel olarak ve acı tecrübelerle ispatlanıyor. Dozlar düşürülüyor ya da ilaç yasaklanıyor. Kulla- nımı süresince oluşan zararların, hastalık ve kayıpların yükünü de ekosistem ve insan çekiyor.

Tarımda, hastalık ve zararlılarla mücadele de kalın- tı oluşturmayacak, kirliliğe yol açmayacak, çevre ve insan sağlığı için tehlike oluşturmayacak biyolojik ve biyoteknik ilaçların geliştirilmesi, araştırılması için üni- versitelere, araştırma kuruluşlarına destek verilmesi gerekir. Böylece organik-ekolojik tarım yapma olanak- ları yakalanabilir. Aksi durumda ilaç ve gübredeki dışa bağımlılığımızda olduğu gibi organik ekolojik gübre ve ilaçlarda da ithalata bağımlılık olacaktır.

Çevremizi ve sağlığımızı, ancak doğru ilacı doğru zamanda, doğru yerde ve doğru dozda uygulayarak bilinçli ve sağlıklı üretim ile koruyabiliriz.