ÖLÇÜ 2019 TEMMUZ SAYISINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ

GIDA GÜVENLİĞİ SORUNLARI ve ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Zafer Şenyurt, Gıda Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı

Son dönemde gıda fiyatlarının artması, tarımsal üretimde yaşanan sorunlar ve ithalata dayalı politikalar ve yapısal değişiklikler sıkça gündeme gelse de, gıda hileleri, bilgi kirliliği, gıda güvenliği ve güvenli gıdaya erişimde yaşanan sorunlar güncelliğini uzun süre koruyacak konular olmaya devam etmektedir.

TÜİK verilerine göre yapılan harcamalarda %19,7 ile gıda ilk sıralarda yer almaktadır. Bu kadar büyük bir pazarda haksız kazanç elde etmek isteyen kötü niyetli insanlar her zaman olacaktır. Önemli olan bunun farkında olmak ve önleyici mekanizmaları oluşturup işletebilmektir. Bu konuda tüketicilerin bilinçlenmesi kadar kamu otoritesinin kararlılığı da son derece önemlidir. Türkiye’de kayıt dışı ekonominin %25-30 civarında olduğu öngörülmektedir. Ve bu oranla Türkiye, OECD ülkeleri arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Kayıt dışılığın yaygınlığı açısından ise gıda sektörü ikinci sırada yer almaktadır. “Bir işletmeyi kayıt altına alamıyorsak nasıl kontrol edeceğiz?” konusunu düşünmek gerekir.

Gıda hileleri nelerdir, nasıl anlaşılır..?

Öncelikle gıda hilelerinden söz edilirken sık sık gündeme gelen gıdalarda taklit ve tağşişin ne demek olduğuna açıklık getirelim; Taklit; gıda maddesinin şekil, bileşim ve nitelikler itibariyle kendisinde olmayan özelliklere sahipmiş gibi gösterilmesidir. Örneğin meyve şurubunun üzüm pekmezi olarak satılması, yine bitkisel kökenli bir yağın aromalarla ve katkı maddeleri ile tereyağına benzetilerek tereyağı olarak satılması, glikoz fruktoz şurubuna aroma katılarak bal diye sunulması tipik birer taklit ürün örneğidir. Tağşiş ise; bir gıda ürününe temel özelliğinin dışında kısmen başka özellikte ürün katılması ve mevzuata aykırı olarak üretilmesidir. Tereyağına bitkisel yağ katılarak tereyağı gibi satılması, peynire nişasta katılması, zeytinyağına diğer bitkisel yağların katılması, kırmızı ete kanatlı eti karıştırılması, bala veya pekmeze glikoz ve fruktoz şurubu katılması birer tağşiş örneğidir.

Elde edilen sonuçlara göre en çok hile yapılan ürün grubu %35 ile süt ürünleridir. Yaygın olarak tereyağı, peynir başı çekmektedir. İkinci sırada %22 ile et ürünleri yer almaktadır. zeytinyağı hileleri %12 ile üçüncü sırada yer alırken %11 katkı maddelerinde, % 10 balda %10 baharat ürünlerinde hile yapıldığı tespit edilmiştir.

Tüketicinin bu tür gıda hilelerini anlamaları neredeyse imkansızdır. Duyusal olarak anlaşılması mümkün olmayan gıda hileleri çeşitli yöntemlerle yapılan laboratuvar analizleri sonucu kolayca tespit edilebilmektedir. Bu nedenle gıda hilelerinin tespitinde tüketici bilinci ve denetimler son derece önemlidir.

Kısaca, hile yapılmayan ürün grubu neredeyse yok gibidir. Hile yapan işletmelere para cezası verilmektedir. Bazı durumlarda ise adli makamlara suç duyurusunda bulunulmaktadır. Verilen para cezaları caydırıcı olmaktan uzaktır. Cezalarla ilgili yeni düzenlemeye ihtiyaç olduğu bir gerçektir.

Toplum, gıda tüketimi konularında bilinçlendirilmelidir..!

5996 Sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun 31’inci maddesinin 6’ncı fıkrası uyarınca tağşiş ve taklit ürünlerin kamuoyunun bilgisine sunulabileceği hükme bağlanmıştır. Uzunca bir süredir bu uygulama rafa kaldırılmış gözükmektedir. Bu uygulamanın sakıncalı yanları olsa da caydırıcı olduğu açıktır. Sadece cezalandırarak bu sorunu çözmekte mümkün değildir. Kayıtlı işletmelerin % 80 inin KOBİ olduğu bilinmektedir. Bu işletmelere ihtiyaç duydukları alanda teknik ve finansal destek sağlanmalıdır. Okullardan başlayarak toplumun tüm kesimlerine ‘bilinçli gıda tüketimi’ konusunda eğitim olanağı sağlanmalıdır. Bu çalışmalar ilgili bakanlıklar, belediyeler, üniversiteler ve ilgili meslek odaları birlikte yürütmelidir.

Peki tüketiciler ürün alırken nelere dikkat etmelidirler?

Tüketicilere mümkün olduğunca ambalajlı ürünleri tercih etmelerini, güvendikleri firmaların ürünlerini almalarını, aldıkları ürünlerin etiket bilgilerini kontrol etmeleri önem arz etmektedir. Meyve sebze ürünleri dışında gıda ürünlerinin neredeyse tamamının ambalajsız olarak satılması mevzuata aykırıdır. Meyve sebzelerde de sağlığı tehdit edebilecek önemli riskler mevcuttur. Kimyasal kalıntı riski bunların başında gelmektedir. Halk pazarlarında kuralsız ve kontrolsüz olarak satılan açık ürünler de gıda güvenliği açısından son derece risk oluşturabilmektedir. Tüketicilerin üretim koşulları ve menşei bilinmeyen riskli ürünlerden uzak durmaları gerekir. Tüketiciler bilmelidirler ki sadece fiyatı düşük olduğu için tercih edilen kontrolsüz gıdaların yol açacağı sağlık sorunlarının bedeli daha ağır olacaktır.

Gıda hilelerini önlemede gerek üretim izin sürecinde ve gerekse denetim süreçlerinde ilgili bakanlıklara, yerel yönetimlere önemli görevler düşmektedir. Hileli ürün ürettiği veya sattığı tespit edilen firmalara uygulanacak cezai yaptırımlar yeniden düzenlenmelidir. Hile yaparak haksız kazanç elde eden art niyetli işletme sahipleri zaten ödeyecekleri cezayı göze almaktadırlar. Cezalar caydırıcı olmaktan uzaktır. Cezalar caydırıcı hale dönüştürülmelidir. Kayıt dışı üretim yapan merdiven altı işletmelerle etkin ve kararlı mücadele edilmelidir.

Denetimler nitelik ve nicelik olarak yeterli değildir..!

Öncelikle belirtmek gerekirse denetim frekansı sorunun tespiti için son derece önemlidir. Ancak denetimlerin sayısı kadar niteliği de aynı derecede önemlidir. Maalesef bugün için denetimlerin gerek nicelik ve gerekse nitelik açısından yeterli olduğu söylenemez. Denetim sayıları işletmelerin faaliyet alanlarına göre yılda 2, 3 ve 4 olarak öngörülmüştür. Ancak 2018 de yapılan denetim sayısı işletme başına ortalama 1.66 olarak gerçekleşmiştir. Kayıtsız işletmeler bu orana dahil değildir. 2018 yılı sonu itibariyle Türkiye’de faaliyette bulunan kayıtlı ve onaylı işletme sayısı 674.409 dur. Bu işletmeleri denetlemekle görevli denetçi sayısı ise sadece 6825 tir. Bu kadronun içinde Gıda Mühendislerinin payı ise sadece 2250 civarındadır. Oysaki 10 binlerce Gıda Mühendisi işsiz durumdadır. Denetçi sayısı

işletme sayısı dikkate alındığında mevcudun en az iki katı olmalı, denetim kriterleri yeniden ele alınmalıdır. Denetçi nitelikleri artırılmalıdır. Gıda mühendislerine meslek alanlarında çalışma olanağı sağlanmalıdır. Binlerce kişinin yemek yediği okullarda, otellerde, restaurantlarda ve gıda üretimi yapan birçok işletmede gıda mühendisi çalıştırılması halen zorunlu değildir. Bu durum mutlaka değiştirilmeli, gıda mühendisi istihdamı bu tür işletmelerde de zorunlu hale getirilmelidir. Gıda güvenliği işletme sahiplerinin cüzdanı ile vicdanı arasında bırakılmamalıdır.

Bilgi kirliliği ile etkin mücadele edilmelidir..!

Halkın kafasını karıştıran ve bilgi kirliliğine yol açan, gıda konusunda eğitim almamış ve konuyla ilgisi olmayan kişi ve kuruluşların farklı amaçlarla kamuoyuna yanlış bilgi vermelerinin önüne geçilmelidir. Bu konuda medya ve basın kuruluşları başta olmak üzere konunun muhatabı bütün kurumlara önemli görevler düşmektedir. Bilgi kirliliğini önlemede kamusal düzenlemeye ve etkin mücadeleye ihtiyaç olduğu açıktır.

Gün geçmiyor ki gıdaya bağlı önemli bir sorunla karşılaşmayalım. Ne yazık ki zaman zaman ölümle sonuçlanan vakaların da yaşandığı bu sorunlar, gerek kamuda gerekse özel sektörde yeter sayıda Gıda Mühendisinin istihdamı ile büyük ölçüde önlenebilir. Bunu iki aşamada değerlendirmek gerekir;

Birincisi; Gıda üretimi, depolaması ve dağıtımı yapan iş yerleriyle, organize perakende satış noktalarında Gıda Mühendisi istihdamı zorunlu hale getirilmelidir,

İkinci ve önemlisi ise kamu denetimlerinde yeterli sayıda Gıda Mühendisi istihdamı sağlanmalıdır.

Gıda Mühendisleri; gıda güvenliğinin ve halkımızın güvenilir gıdaya ulaşmasının güvencesidir.