ÖLÇÜ 2020 ARALIK SAYISINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Merhaba;

Ölçü dergimizin bu sayısını Dünyayı ve Ülkemizi saran Koronavirüs (Corona virüs) nedeni ile oluşan COVID-19 hastalığına ayırdık. Bu yeni virüs hepimizin kafasını oldukça karıştırdı. Her geçen gün COVID-19 hastalığından etkilenen ve hayatını kaybedenlerin sayısı basında yayınlanan verilere göre Çin ile Güney Kore dışındaki ülkelerde çok hızlı bir şekilde artmaktadır. Pandemi süreci olarak adlandırılan COVID-19 enfeksiyonları Dünyada ve Ülkemizde yaşam tarzımızda çok önemli değişikliklere neden oldu. Uzun süren bu süreçten en çok etkilenen kesimler ise dar gelirli yurttaşlarımız oldu. Her zaman olduğu gibi bu dönemde de acı faturayı emeği ile geçinenler, güvencesiz çalışanlar ve yoksullar ödemek zorunda kaldı. Ücretli veya serbest çalışan mühendis, mimar ve şehir plancısı meslektaşlarımız da bu olumsuz koşullardan etkilenen kesimlerin başında yer almıştır.

Bir maskeyi dağıtamayan, salgın sürecini yönetemeyen ve açıkladığı COVID- 19 güncel verileri tartışmalı olan siyasal iktidar ise ne yazık ki adeta reklam içeren açıklamaları ile bu durumdan bile nemalanmaya çalışmaktadır. Salgının yayılmaya başladığı ilk dönemlerde hafta sonları uygulanan sokağa çıkma süresi az olduğu için yararlı olmadığı gibi birçok kesimi ekonomik olarak da olumsuz etkilemiştir. T.C Sağlık Bakanlığı COVID- 19 Bilgilendirme Sayfasında “İzolasyon ve karantina süreleri; hastalığa ait yeni bilimsel veriler, DSÖ, ECDC ve CDC’nin önerileri göz önünde bulundurularak düzenlenmektedir. Virüs, kişinin vücuduna girdikten sonra 14 gün içerisinde çoğalır ve hastalık yapar. Bu nedenle kişinin hastalık belirtileri açısından 14 gün boyunca karantinada kalması ve takip edilmesi hem hastalığın erken tespit edilmesi hem de diğer kişilere bulaşmasının önlenmesi için önemlidir. Ancak bir kişide hastalık çıktıktan sonra virüsün atılım süresi hastalığın şiddetine göre değişmektedir. Bu nedenle de bilimsel veriler göz önünde tutularak düzenlenen Koronavirüs hastasının izlem süreleri sabit olmayıp hastalığın şiddetine göre 10 gün, 14 gün veya 20 gün olarak değişmektedir.” denmesine rağmen sürenin ekonomik kaygılar ile kısa tutulması ekonomiyi daha da olumsuz etkilemiştir. Çünkü önceleri kısa süreli olan ve devamlı hale gelen sokağa çıkma yasakları çözüm olmamıştır. Aslında toplum sağlığı öne çıktığında ekonomik kaygılar geride kalmalıdır. Kaldı ki gerçekçi önlemler ile salgın süresi kısalacağı gibi ekonomiye olan olumsuz etkisi de azalacaktır.

COVID-19 salgınına karşı toplum hizmetinde Mühendislik, Mimarlık ve Şehir Plancılığı için; salgın afet gibi durumlarda kullanılabilecek geçici sağlık yapıları (ek yatak birimleri, sahra hastaneleri, karantina alanları), sağlık çalışanları için geçici barınma yapıları, sınırda bekleyen mülteciler ve evsizler için yaşam alanları gibi ihtiyaç halinde farklı fonksiyonlara göre dönüştürülebilecek geçici modüler mekan tasarımlarının yer alacağı bir veri tabanı oluşturmak için üyelerimizden tasarım yapmaları kararı alındı. “Sahra Hastaneleri Adı Altında Yapılmakta Olan Kentsel Rant Projelerine Hayır!” konulu TMMOB İstanbul İKK olarak İstanbul Tabip Odası ile ortak basın açıklaması gerçekleştirdik.

TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu olarak salgın döneminde de çalışmalarımıza kesintisiz olarak devam ettik. Gezi Direnişi Davası'nda yargılanan arkadaşlarımıza destek amacı ile her zaman olduğu gibi yine onların yanlarında ve dayanışma içerisinde olduk.

Son yıllarda sıkça tanık olduğumuz sınırımızda yaşanan insanlık dışı müdahaleler ve soğuk hava koşulları nedeniyle zor şartlar altında bekleyişini sürdüren göçmenler ile dayanışmaya içerisinde olduk. İhtiyaç listesinde belirtilen ürünleri Edirne Tabip Odası üzerinden göçmenlere ulaştırdık.

TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu Kadın Komisyonu geleneksel 8 Mart etkinliğinde buluştu. Etkinlik kapsamında Avukat Meriç Eyüboğlu'nun sunumu ile 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı şiddetin Önlenmesi Kanunu, İstanbul sözleşmesi ve nafaka hakkı üzerine toplantı düzenlendik.

Koronavirüs pandemisi Türkiye’nin gündemini belirlemeye devam edip hayatı durdurma noktasına gelirken hükümet yetkililerinin Kanal İstanbul Projesi ile ilişkili olan ilk ihaleyi gerçekleştirerek öncelik sırasına bir rant projesini almış olmasına karşı açıklamalar yapıldı. TMMOB ve bağlı odaları olarak, Kanal İstanbul Projesinin kamu yararı içermediği vurgulanarak doğal ve yapay çevreye büyük yükler bindirerek, İstanbul Metropoliten Alanının ve Trakya bölgesinin tüm ekosistemlerini baskılayan, su havzaları, tarım ve mera alanları, orman alanları, doğal, tarihi ve arkeolojik sit alanları üzerinde önemli tahribatlara yol açan, adeta bir ekolojik yıkım öngören İstanbul İli Avrupa Yakası Rezerv Yapı Alanı 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliğinin ekolojik sürdürülebilirlik, şehircilik ve planlama teknik, ilke ve esasları ve kamu yararına aykırılık taşıması, plan değişikliği ile öngörülen kararların ve işlemlerin açıkça hukuka aykırı olması ve uygulanması halinde telafisi mümkün olmayan zararlara neden olacağından planların yürütmesinin durdurulması ve iptaline ilişkin dava açıldı. Yine Kanal İstanbul kapsamında, koruma kurulu kararı olmadan, korunması gerekli tescilli taşınmaz kültür varlığı tarihi iki adet köprünün taşınması ihalesine TMMOB ve bağlı odaları olarak dava açtık. Böylece bu konuda açtığımız davaların sayısı sekize ulaşmış oldu.

“DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin düzenlemiş olduğu Akıl Bilim ile Kurulacak Yeni Bir Düzen için 1 Mayıs’a! çağrısıyla gerçekleştirdiği sanal mitinge katılım hususunda çağrıda bulunduk. “Her Balkon 1 Mayıs Alanı, Her Pencere Bir Meydan” diyerek pandemi koşullarında 1 Mayıs kutlamaları düzenledik. DİSK, KESK, TMMOB, TTB’nin çağrısıyla, 1 Mayıs 1977, 1989 ve 1996’da kaybettiğimiz arkadaşlarımız Kazancı Yokuşu, Şişhane ve Kadıköy’de yapılan etkinlikler ile andık.

Sekretaryasını yürüttüğümüz; İMOK-İstanbul Meslek Odaları Koordinasyonu olarak iktidarın meslek odalarına yönelik söylemlerine ilişkin “Anayasaya, Hukukun, İnsan Haklarının Ve Demokrasinin Evrensel Normlarına Dayanarak, Üyelerimizin Demokratik İradelerinin Ortaya Koyduğu Güçle, Bundan Sonra da Antidemokratik Uygulamalara Karşı Durmakta Kararlıyız!” başlıklı ortak bir açıklama yapıldı. İktidarın söylemlerine karşı “Ülkemizin Geleceği ve Meslektaşlarımızın Çıkarları için Mücadeleden Vazgeçmeyeceğiz!” diyerek tüm şube binalarımıza “TMMOB’ye Dokunma” pankartları asıldı. Siyasal iktidar akademik meslek odalarını yandaşları ile ele geçirme konusunda başarılı olamayınca barolarda olduğu gibi tüm meslek odalarını bölme çabasına girişti. TMMOB ve bağlı meslek odalarının bölünmesine karşı mücadelemizi geçmişte olduğu gibi yine yükselteceğiz.

TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu olarak hazırladığımız, 57 farklı üniversiteden 525 öğrencinin katıldığı koronavirüs salgını sonrasında yaygınlaşan Üniversite Öğrencilerinin Uzaktan Eğitim Durum Anketi sonuçlarını kamuoyu ile paylaştık.

“Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi Adı Altında Kıdem Tazminatı Hakkımızın Ortadan Kaldırılmasına, Emeğimize El Konulmasına İzin Vermeyeceğiz” başlıklı açıklama yaptık.

Yine bu dönem içerisinde TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu olarak ülkemizin yaşadığı en büyük felaketlerden biri olan 17 Ağustos 1999 Depremi’nin yıldönümünde basın açıklaması yapıldı. Yöneticilerin duyarsızlığı nedeni ile İstanbul için deprem hala kabus olmaya devam etmektedir.

TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, İstanbul Tabip Odası ve Türk Toraks Derneği İstanbul Şb. olarak “Heybeliada Sanatoryumu Bir Sağlık Kurumudur ve Öyle Kalmalıdır” diyerek, Heybeliada’da basın açıklaması gerçekleştirdik.

10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Garında Siyasal İslamcı çeteler tarafından yapılan Ülkemizin yaşadığı en büyük katliamda yitirdiğimiz 103 karanfilimiz Kadıköy, Beşiktaş İskelesi’nde yapılan etkinlik ile andık.

Bizler kentimizi, ülkemizi ve meslektaşlarımızın haklarını savunmaya devam edeceğiz.

Gelecek sayıda görüşmek üzere, sevgi ile kalın.

Münür Aydın

Ölçü Yayın Editörü