ÖLÇÜ 2020 ARALIK SAYISINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ

KÜRESEL SALGINDA JEOFİZİK SINIRLARI AŞTI

Doç.Dr.Nurdan Sayın

İstanbul Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi

Covid 19 Salgınının tüm dünyayı etkisi altına aldığı zor zamanlarda Jeofizik açısından oldukça önemli gelişmeler yaşandı. Ağustos ayının ortalarında Fatih sondaj gemisinin ilk denemesinde doğal gaza rastlaması çok önemli bir gelişme oldu ve rezervin devamı konusundaki olumlu değerlendirmeler her kesimi mutlu etti (https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-54585247). Tüm dünyada arama faaliyetlerinin durma noktasına geldiği salgın şartlarında, Türk arama gemilerinin faaliyetlerini sürdürmesi (her türlü uluslararası engelleme ve olumsuz tutuma rağmen) Kıbrıs, Akdeniz ve Libya açıklarında çalışmalar yapması ülkemizin olduğu kadar Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı ve Maden Tetkik Arama Enstitüsünde çalışan Jeofizik Mühendisi meslektaşlarımızın bir başarısıdır, hepsini ayrı ayrı yürekten kutluyorum. Oruç Reis Jeofizik-Sismik gemisi son teknoloji aletlerle donatılmış ve dünyadaki ender çok amaçlı araştırma gemilerinden biridir. Gemide kurulu jeofizik ekipmanlarla, 2 ve 3 boyutlu sismik, gravite, manyetik olarak jeofizik araştırmalar yapılabiliyor. Gemi, 8 bin metre derinliğe kadar 3 boyutlu, 15 bin metre derinliğe kadar iki boyutlu sismik operasyonları gerçekleştirebiliyor (https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/oruc-reis-gemisi-dogu-akdenizde-22-ekime-kadar-calisacak/2003155). TPAO bünyesinde bulunan TPİC çatısı altında faaliyet gösteren Barbaros Hayrettin Paşa Jeofizik Sismik arama gemisi (son derece modern sismik-jeofizik ekipmanlarla donatılmış olarak 2013 yılında faaliyete geçti) ve Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) bünyesinde hizmet veren Oruç Reis Sismik gemisi ile 3 adet sondaj gemisi; (Fatih, YavuzveKanuni-TPAO) güçlü bir arama filosuna sahibiz ve ülkemiz şu anda Doğu Akdeniz’de arama faaliyeti yapan tek ülke, katkısı olan herkese sonsuz teşekkürler. Tüm gelişmeler bu kadar olumlu olsa keşke, isterseniz pandemi sürecinde neler yaşandı bir gözden geçirelim.

Yeni yıl, yeni umutlarla başlar ancak 2020 yılına giriş pek de öyle olmadı sanki. Yılın ilk günlerinde Çin'in Vuhan kentinde ortaya çıkan yeni tip koronavirüs haberleri gelmeye başladı. Sanırım o günlerde hiç kimse canlı bile sayılmayan böylesine basit bir virüsün, hayatımızı bu kadar derinden etkileyebileceğini hayal edemezdi. Mart ayının başlarında virüs Avrupa’nın pek çok şehrine yayılmıştı ve gelişmişliği ve zenginliğiyle övünen Avrupa, virüsle başa çıkma konusunda, eli kolu bağlı, çaresizdi. Zira virüs pek de tanınan, bilinen, tedavisi üzerinde çalışılmış bir virüs değildi. Başta akciğerleri etkileyerek, yakalanan kişileri soluksuz bırakıyor olması nedeniyle, solunum desteği veren yoğun bakım üniteleri yetersiz kaldı. Bir yandan da Türk geni virüsten etkilenmez vaatlerine inanmak istiyorduk ancak, kara haber gecikmedi; 11 Martta ülkemizde ilk koronavirüs vakasının görüldüğü açıklandı ve ölümler mart ayının ortalarından itibaren hızla artmaya başladı. İlk günlerde vaka sayıları gece yarısı tweetleriyle açıklanıyordu ve tüm dikkatimizi bu sayıları takibe vermiştik. Hızla alınan önlemlerle okullar kapatıldı ve ardı arkasına sokağa çıkma yasakları karşısında elimiz kolumuz bağlı kalakaldık. Bu küçücük virüsü alt edemiyorduk ve tüm dünyanın dikkati bu konu üzerine odaklanmış olmasına karşın virüsün yayılması engellenemiyordu. Her gün başbakanlar ve ünlülerin korona virüse yakalandığı haberleri ekranlardaydı ve virüsün dil, din, ırk, renk ayrımı yapmaksızın, virüsü taşıyan bir kişiyle on dakika aynı ortamda bulunulması durumunda, temas olmasa bile bulaşıyor, koronavirüse yakalanmış oluyordunuz.

(Bu bölümde aktarılan bilgiler bilimsel gerçekleri yansıtmamakta ve sağlık çalışanlarıyla bilim insanları tarafından dikkate değer ulunmamaktadır.)

Şu anda dünya üzerinde virüsle karşılaşmış kişi sayısı otuzdokuz milyonu aştı ve vefat sayısı da bir milyon yüz binler civarında. Ülkemizde koronavirüsten kayıplar dokuz bini geçti. Tabi bu sayıların sağlık kuruluşlarına gitmiş ve test yaptırmış kişileri kapsadığı ancak herhangi bir sağlık kuruluşuna başvurmamış asemptomatik kişileri de katarsak bu sayıların çok daha fazla olabileceği uzmanların ifade ettiği bilgiler. Yapılan testlerin güvenilirliği, vaka, hasta, belirti gösterip göstermeme durumuna göre sınıflama yapılırsa, sayılar iyice karmakarışık hale geliyor. Ancak virüsle ilgili bilinen bazı gerçekler virüsün dış ortamda oldukça dayanıksız olduğu, sabun, alkol ve dezenfektanlarla kolaylıkla etkisiz hale getirilebileceği ancak insana solunum ve ağız yoluyla girdikten sonra hızla çoğaldığı ve bunu durdurmanın bu noktadan sonra çok zor olduğu ve virüse maruz kalınan süre arttıkça vücudun savunmasız kaldığı, virüsün damarlarda pıhtı oluşturarak ölüme yol açtığıdır. Virüsün solunum yollarımıza girişini önlemek için en etkili yöntem maske kullanımı ve yakın temastan kaçınma, el temizliği ve hijyen kurallarına uyma olduğu açıkça ortaya çıkmıştır. Sokağa çıkma yasağı varken bunlara uymak bir ölçüde daha kolayken Haziran ayında girilen yeni normal koşullarında kalabalık toplu taşıma araçlarını kullanan kişilerce oldukça zorlayıcı olduğu ortadadır.

Koronavirüsün hayatımıza girmesiyle günlük alışkanlıklarımız da değişti. Ziyaretlerin, toplantıların, spor aktivitelerinin yasaklanması vaka sayılarının artışına engel olamadı ve ardından sokağa çıkma yasaklarıyla geçen iki ayın sonunda haziran ayında vakaların bir ölçüde azalmasıyla yeni normal kuralları çerçevesinde yaz aylarında eve hapsolmaktan kurtulmuş olduk. Altmış beş yaş üstü ve yirmi yaş altı bireylerle ilgili kısıtlamaların sürmesi ve devam eden sokağa çıkma yasakları da çokça tartışıldı. Bu süreçte kamu kurumları en az sayıda görevliyle işleri sürdürürken lokanta, kahvehane ve eğlence yerleri iki buçuk ayı tamamen kapalı olarak geçirdiler. Bu süreçte pek çok iş yeri ağır ekonomik yüke dayanamadığı için kapatma kararı almak zorunda kaldı. Ekonomik olarak durgunluk belirtileri koronavirüs öncesinde de vardı ancak enflasyon, döviz kuru ve işsizlik oranlarında kötü gidişler krizi daha katmanlı hale getirdi (Elgin 2020). Beklentiler iyimser olsa da bu beklentilerin hayat bulması pek mümkün görünmüyor ve dünya ekonomisinin en az yüzde 10 oranında küçüleceği ekonomiştlerce ifade ediliyor (Yazıcı 2020).

Koronavirüsle birlikte hayatımıza yeni kavramlar da girdi. Esnek çalışma, home-ofis çalışma, online toplantılar ve eğitimde dijital olanakların etkin bir şekilde kullanımını hayatımıza yerleştiriverdi. Hayatımızı bu sürece mümkün olduğunca hızla uyum sağlamak üzerine kurguladık. 1 Nisan itibariyle tüm Türkiye’de evden çalışma oranı %84, hem evden hem de işten çalışma oranı %10 ve normal işe gitmeye devam edenlerin oranı ise %6 seviyelerindeydi (Akduman 2020). Evden çalışma önce bir lüks gibi göründü çalışanlara ama gerçekler hiç de öyle değildi. İş yerinde kurulan çalışma disiplinini evde kurmak hiç de kolay olmaması yanında eve kapanıp kalmanın ve sürecin ne yöne evrileceğini bilememenin belirsizliği psikolojimizi de etkiledi. Tüm bu kısıtlamalar altında öğrenciler eğitimlerini bilgisayar başında online derslerle yapmaya alışmaya çabaladılar. Eğitimin alt kademelerinde, özellikle okula yeni başlayan miniklere okuma yazma öğretmenin bilgisayar başında ne kadar zor olduğunu deneyimlerdi öğretmenlerimiz, veliler ise her bir çocuğa bilgisayar tablet sağlamanın sıkıntısına düştüler. Döviz kurunun yükselmesi ve virüs nedeniyle üretimlerin durma noktasına gelmesi fiyatların aşırı artışına neden oldu, yüksek fiyatlar özellikle otomotiv ve bilgisayar-bilişim alanlarında etkisini gösterdi. Arzın azlığı fiyatlarda aşırı yükselmeye neden oldu ve ekonomideki arz-talep dengesi yasası kanıtlanmış oldu bir kez daha. Online eğitimlerin başarısı, derslerin sınıf ortamında olduğundan çok farklı olarak, ekran karşısında öğrencilerin ne yaptığını kontrol edememenin çaresizliği ile bir dönemi tamamladık. Uygulamalar telafi edilecekti ama o yüz yüze buluşmaları gerçekleştirmek bir daha ki bahara kaldı ve üniversiteler Güz yarıyılını da online olarak sürdürme kararı aldılar. Ölçme değerlendirme ve sınavlar online yapıldı ama sınav sonuçları ve başarı düzeyinin parlak olmaması eğitimcilerin bu işte biraz daha uzmanlaşmaları gerektiği gerçeğini ve durumun pek de ümit vaat eder olmadığını da ortaya koydu. Yine de bu zorlu sürecin bize öğrettiği en önemli şeyin sağlıklı olmanın diğer her şeyden daha değerli olduğuydu.

Salgın döneminde depremler de durmadı ne yazık ki; 24 Ocak 2020 Elazığ -Sivrice depremi (Mw=6.8) 87 binayı yerle bir etti ve 41 vatandaşımızı kaybettik. İzmir, Marmara Denizi ve Tekirdağ, Çanakkale, Niğde(Bor) ve Malatya ve Muş’ta yaşanan depremler yıkıcı değildi belki ama “Bu koronavirüs tehdidi altında, bir de yıkıcı deprem olsa ne yaparız?” sorusunu getirdi tüm vatandaşların aklına. İçeri girsen deprem, dışarı çıksan korona, gel de bu paradokstan kurtul! Deprem olacak, bundan kaçınmak mümkün olmadığına göre mutlaka önlemler artırılmalı, bu konuda İBB’nin çalışmaları var, yayınlarını takip etmenizi öneririm (https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/ibb-ve-odtu-hazirladi-istanbulun-tsunami-eylem-plani-5911013/).

Jeofizik mühendisliğini meslek olarak belirlemiş ve sahada çalışan mühendislerimizin arazide veri toplama ve bu ölçüleri yorumlama işinde de büyük bir durgunluk yaşandı. Küresel Salgında araziye çıkma sınırlamaları nedeniyle, sektör çalışanlarını olumsuz etkilendi. Sadece en gerekli işler yapılabildi ve parasal önceliklerin değişmesi nedeniyle pek çok proje uzak zamanlara ötelendi. Kamu kuruluşlarında da benzer bir durum yaşandı, yaz aylarının ortalarına kadar hangi projelerin devam edeceği konusu belirsizdi ancak yazın sonuna doğru araziye gidip ölçü almayı gerektiren bazı projeler hayata geçirilebildi.

Yaşanan her şeyin kişilere ve topluma bir şeyler öğrettiği gerçeğiyle bu süreçten bazı çıkarımlar elde edebiliriz:

En önemli konu hayatta kalmak ve sağlıklı olmaktır.,Diğer her türlü kayıp bir şekilde telafi edilebilir ama insan hayatının tekrarı telafisi yoktur, yaşadığımız her an çok değerlidir. Kendimizi ve çevremizdeki bireyleri korumak adına alışkanlıklarımızı gözden geçirmemiz gerekmektedir, hoşumuza gitmese de maske takmalıyız hatta emin olmak için çift maske takmalı, temastan ve yakın mesafeden kaçınmalı, ellerimizi sık sık yıkamalı, çantamızdan kolonya dezenfektanı eksik etmemeliyiz.

Kapitalist sistemin zorladığı bireysellik ve rekabet ortamı tam tersini ifade etse de bu dünyadaki her birim birbiriyle bağlıdır ve her hangi bir yerde oluşan mini minnacık bir virüs dünyanın her bir köşesine kolaylıkla yayılabilir; teknoloji, bilgi birikimi ve onca gelişmişliğe karşın insanlığı çaresiz bırakabilir.

İş yapma biçimimizin güncellenmesi, işlerin mümkün olduğunca dijital araçlarla yapılabilecek hale getirilmesi, toplu yapılacak işlerin bölünerek bireysel olarak yapılabilir halde planlanması ve en az sayıda kişiyle yapılabilecek şekilde tasarlanması, bunun doğuracağı sonuçlar ve işsizlikle mücadele için bireysel ya da toplumsal alanda eylem planlarını hayata geçirmek gerekmektedir.

Şu konuda bir vurgu yapmadan geçemeyeceğim; bazı meslek gruplarında işi bilgi düzeyinde biliyor olmak yeterli değildir, bildiklerinizi uygulayabilir olma zorunluluğu vardır, sağlık alanları, mühendislikteki uygulamalar bu türdendir, o yüzden uygulaması yapılamayan derslerin telafisi mutlaka yapılmalıdır, zira sadece online derslerle bunu sağlamak mümkün olmadığına göre, mezun olmadan önce her meslektaşımıza bu pratiklerin aktarılması çok büyük önem taşımakta olup mutlaka yapılması gerekmektedir. Cerrahi uzaktan nasıl öğrenilebilir? Ölçü alma teknikleri ve arazi uygulama pratiği olmayan mühendisler ne kadar bilgili olursa olsunlar yer içi problemlerini belirlemekte ve yorumlamada yetersiz kalacaklardır. Az sayıda öğrenciyle planlanacak pratiklerle yüz yüze uygulamaların yapılması meslek etiği açısından da büyük önem taşımaktadır.

Doğru yatırımlar ve altyapı ile donattığınız her meslek değerlidir ve size sunduğu çok değerli bilgilerle bir ülkenin kaderi değişebilir. Bulunan doğalgaz rezervlerinin işletilir hale gelmesiyle enerji alanında büyük bir mesafe kat etmiş olacağız: Aynı şekilde, koronavirüs aşı ve tedavisini bizim bilim adamlarımız geliştirirse, bu sağlık alanında büyük bir devrim olacaktır.

https://www.haberturk.com/yazarlar/guntay-simsek-1019/2701739-turkiyenin-deniz-enerji-gucu

https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-53867412

Akduman Gülbeniz 2020 https://www.timder.org.tr/koseyazisi/Dr-Ogr-U-Gulbeniz-Akduman/Koronavirus-Doneminde-Evden-Mutlu-ve-Verimli-Calismak-Mumkun-mu-/1928/

Ceyhan Mehmet 2020 https://www.chip.com.tr/haber/corona-virus-laboratuvarda-uretilmis-olabilir-mi_87157.html

Elgin Ceyhun 2020 https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/yuksek-oranda-ekonomik-buyume-gelecek-birkac-yil-icin-mumkun-gozukmuyor-1771182

Yazıcı Mehmet 2020 https://www.turcomoney.com/pandeminin-ekonomik-etkileri.html