ÖLÇÜ 2020 ARALIK SAYISINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ

PANDEMİ SÜRECİNDE BESLENME HAKKI

Afetler ve salgınlar söz konusu olduğunda; sağlık ve gıda alanında yaşanabilecek temel sorunların ne kadar hayati sonuçları olabileceğini, yaşamış olduğumuz pandemi sürecinde hissettik. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde en temel ihtiyacımız olduğu belirtilen beslenme olmadan diğer bütün ihtiyaçlarımız anlamsızdır. Toplumumuzun yaşamını daha iyi koşullarda sürdürmesinin yolları, alınması gereken önlemler, yıllardır bilim insanlarının, sorumlu devlet kurumlarının, sivil toplum kuruluşlarının ve meslek odalarının gündemindedir ve gündeminde olmaya devam edecektir.

Güvenli Gıda Lüks Değil Haktır

Güvenilir gıdanın tanımı ile başlayacak olursak; güvenilir-sağlıklı gıda üretimi, güvenilir ve sağlıklı toprak, sulama suyu ve tohumla başlayıp, hasat, depolama ve lojistik süreçlerinde güvenlik kriterlerine uygunluktan ayrılmadan elde edilen hammadde ile devam eder. Besin değerini kaybetmemiş, fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik tehlikeleri önleyecek şekilde işlenmiş, hazırlanmış, depolanmış gıda, güvenilir ve sağlıklı gıdadır. Güvenilir ve sağlıklı gıdaya ulaşmak; temel insan hakkıdır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere; güvenilir gıdaya ulaşmak için tarladan alınan hammadde ile başlayan zincir, sofraya gelene kadar devam etmektedir. Her zincir gibi bu zincir de en zayıf halkası kadar güçlüdür. Bu nedenle her aşamanın kendi içinde ayrı bir önemi vardır.

Kavram Karmaşası

Gıda ile ilgili kavramlarda süregelen kavram kargaşasından bahsedilmezse olmaz elbette. “Gıda Egemenliği”, “Gıda Güvenliği”, “Gıda Güvenilirliği” ve “Gıda Güvencesi” aynı şeyleri ifade eden kavramlar değildir.

FAO (Food and Agriculture Organization- Gıda ve Tarım Örgütü) gıda güvenliğini; “tüm insanların aktif ve sağlıklı bir yaşam sürdürebilmeleri için gereksinim duydukları besin ihtiyaçlarını karşılayacak; yeterli, sağlıklı ve güvenilir gıdaya; fiziksel, sosyal ve ekonomik olarak erişimi” şeklinde tanımlamıştır.

Gıda güvenliği; İngilizce’de “food safety” olarak yer almakta ve “sağlıklı ve kusursuz gıda üretimini sağlamak amacıyla gıdaların; üretim, işleme, muhafaza ve dağıtımları sırasında gerekli kurallara uyulması ve önlemlerin alınması” olarak tanımlanmaktadır. Gıda güvenliği, gıdalarda olabilecek fiziksel, kimyasal, biyolojik ve her türlü zararın bertaraf edilmesi için alınan tedbirlerin tümünü ifade etmektedir. Kısaca, bir diğer adıyla “güvenli gıda”; her türlü bozulma ve bulaşmaya yol açan etkenden arındırılarak insan sağlığına zarar vermeyecek şekilde tüketime uygun hale getirilmiş gıdadır.

Gıda güvenilirliği; gıda güvenliği kavramı içinde gıdaların, gıda kaynaklı hastalıklara neden olan biyolojik, fiziksel ve kimyasal etkenleri önleyecek şekilde işlenmesi, hazırlanması, depolanması ve son tüketiciye sunulmasını tanımlayan ikincil üretim süreçleri ile ilgili bilimsel bir sistem döngüsüdür.

Gıda güvencesi; bir toplumun beslenme ihtiyaçlarını karşılamak için yeteri miktarda ve ulaşılabilir gıda maddeleri üretme yeteneğine ve üretilen gıdalara erişiminin sürekliliğine vurgu yapan bir kavramdır.

İnsanların sağlıklı bir yaşam sürdürebilmeleri için gerekli olan besin ihtiyaçlarını karşılayabilmek amacıyla yeterli, sağlıklı, güvenilir ve besleyici gıdaya fiziksel ve ekonomik bakımdan sürekli erişebilmeleri durumu gıda güvencesi kavramı ile dile getirilir.

Gıda Egemenliği

Gıda egemenliği kavramı ilk kez Via Campesina (Köylünün Yolu) adlı uluslararası örgütün 1996 yılında yaptığı toplantıda kullanılmıştır. Küçük ve orta ölçekli tarım işletmelerinin, tarım ürünleri ticaretindeki liberalleşmeye karşı korunması farkındalığını sağlamak amacıyla kurulan bu örgüt, kısa zamanda 70 ülkeden 150 yerel örgütün katılımıyla büyümüş ve küreselleşme karşıtı hareketin önde gelen tarımsal gruplarından birisi olmuştur. Üyelerinin büyük kısmını “topraksız çiftçiler” oluşturmaktadır. Toplantıda, “gıda egemenliği”, insanların kendi gıda sistemlerini tanımlama hakkı olarak tanımlanmıştır.

Birleşmiş Milletler Raporu’na göre; dünya nüfusunun yaklaşık %10’u açlık çekmektedir. Buna karşın dünyada üretilen gıdaların %10’u hiç dokunulmadan çöpe gitmektedir. Güvenilir gıdaya ulaşma hakkı; gelir ve refah eşitsizlikleri ile yakından ilişkili olduğu kadar, gelir ve refah seviyesi yüksek olduğu halde güvenilir gıdaya erişimin doğru planlanamamasından kaynaklı ortaya çıkan obezite sorunu da göz ardı edilemeyecek bir noktadadır. FAO’nun verilerine göre; dünyada orta seviyede gıda güvensizliğinden etkilenen tüm insanlar ile açlık çeken insanlar birlikte ele alındığında; 2 milyarı aşkın insanın güvenilir ve yeterli gıdaya ulaşamadığı ortaya çıkmaktadır. Bu veriler doğrultusunda, gıda güvenliğini sağlamak ve güvenilir gıdaya erişim için eksik olan en önemli etken planlamadır. Doğru tarım ve gıda politikaları uygulanarak dünyadaki açlığa çözüm bulmak çok kolay olduğu gibi, obeziteden kaynaklanan sağlık sorunlarını da çözüme ulaştırmak aynı derecede kolay olacaktır.

Güvenilir gıda tanımına dönecek olursak; fiziksel, kimyasal ve biyolojik risklerden uzak olarak üretilen gıda demiştik. Peki fiziksel, kimyasal ve biyolojik riskler nelerdir?

Gıda Kaynaklı Riskler Nelerdir

Fiziksel risklerle başlayalım; gıdalarda hiçbir koşulda bulunmaması gereken cam kırıkları, plastik, kemik, kâğıt, taş, toprak, tahta, metal parçaları, saç, sinek, böcek vb. kalıntılar fiziksel tehlikelerdir. Fiziksel tehlikeler genelde hammadde ve çalışan kaynaklıdır. Gıdalara karışması ciddi sorunlar yaratabilecek olmasına karşın alınacak basit tedbirlerle çözülebilmeleri mümkündür.

Kimyasal riskler ise; çevresel atıklardan bulaşan ağır metaller (cıva, kurşun, kadmiyum vb.), dioksinler, tarım ilaçları, iyi durulanmayan kapların sebep olduğu deterjan kalıntıları, gıda ambalajlarından bulaşan kimyasallar (migrasyon), pestisitler, tedavi amaçlı kullanılan bazı ilaçların kalıntıları ve önerilen dozun üzerinde kullanılan gıda katkı maddeleridir (koruyucular, renklendiriciler, kıvam arttırıcılar vb.). Özellikle gereğinden fazla ve belli bir prosedüre riayet edilmeden kullanılan tarım ilaçları (pestisitler), hem gıdada kimyasal kalıntı bırakmakta, hem de yer altı ve yer üstü su kaynaklarını kirletmektedir. Bu durumun doğurduğu sonuçlar çok yönlü etki yaratmaktadır. Kirlenen su kaynakları ile yapılan tarım, sulamada tarım ilaçları kullanılmasa dahi benzer bir bulaşmayı karşımıza çıkarmaktadır.

Gıda güvenliği kapsamında en önemli risklerden biri ise biyolojik riskler çerçevesinde değerlendirdiğimiz mikrobiyal kontaminasyonun oluşması ve gelişmesidir. Esasen, gıdada bulunabilen mikroorganizmalar yararlı da olabilirler. Bilindiği üzere peynir, yoğurt, ekmek, fermente et ürünleri gibi gıda maddelerinin üretiminde çeşitli mikroorganizmalar starter kültür olarak kullanılabilmektedir. Buna karşın, gıdada bulunabilen mikroorganizmalara bağlı, birçok gıda kaynaklı hastalık da ortaya çıkabilmekte ve bunların bir kısmı insan sağlığını tehdit etmektedir. Biyolojik riskleri genel hatlarıyla özetleyecek olursak; gıdada bakteri, küf, virüs ve parazit gibi mikrobiyal canlıların gelişmesi ya da gıdaya bulaşması sonucunda oluşan risklerdir.

Peki tüketici olarak bizler bu zincirin hangi halkasını kontrol edebiliriz?

Tüketici olarak en başta yapmamız gereken kendimizi, çevremizi, doğa ve tüm canlıları koruyabilmek için; bilgi edinerek, doğru tarım ve gıda politikalarının oluşmasına müdahil olmaktır. Bireysel olarak yaptığımız alışverişlerde, temel bilgilere sahip olarak güvenilir gıdanın evlerimize ulaşmasını sağlayabiliriz. Sebze ve meyve gibi birincil üretim süreci ürünlerini temin ederken ilaç kalıntısının olmadığı ve yetiştirme sürecinin kontrol edildiği, ürünleri tercih edebiliriz. İşlenmiş ürün tercihlerimizde ise bilinçli bir tüketici olarak etiket okuyabilmeliyiz. Özellikle satın alma yaparken, ürünün fiziki kontrolünü yapmamız, son tüketim tarihi, üretici, işletme, ürünün muhafaza koşulları, ürün içeriği (katkı maddeleri, koruyucular, renklendiriciler vb.), besin öğesi vb. bilgileri ve bu bilgilere ait parametreleri doğru analiz etmemiz bizi güvenilir gıdaya ulaştıracaktır.

Dünyanın karşı karşıya olduğu salgın koşullarında, toplumun yaşamını daha iyi koşullarda sürdürmesinin yolları, alınması gereken önlemler konusu aciliyetini arttırıp, toplumu da bu gündemin içine dahil etmektedir. Pandemi ile sağlık endişesinin ardından, ilgi odağı haline gelen konuların başında gıda güvenliği, güvenilir gıda ve gıda güvencesi konusu gelmektedir. İçinden geçtiğimiz şu zor dönemlerde tüketim ve stok yapma odaklı bir yaklaşım yerine, ihtiyaçlarının doğru belirlendiği üretim temelli bir planlama yapılması gıda egemenliğini sağlamak bakımından en değerli olandır.

Deniz Kapıkıran

TMMOB ZMO İstanbul Şubesi

Yedek Yönetim Kurulu Üyesi