ÖLÇÜ 2021 NİSAN SAYISINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Afetler Karşısında Toplumsal Direncimizin Önündeki “Engeller”

Prof. Dr. Esma BULUŞ KIRIKKAYA Dr. Öğr. Üyesi Serpil GERDAN

Kocaeli Üniversitesi Eğitim Fakültesi Kocaeli Üniversitesi İzmit MYO

Birleşmiş Milletler Afet Risk Azaltma Ofisi, afetler karşısında dirençli bir toplum olmayı; afetlerden daha az zarar gören, afetin oluşturduğu zarar ile başa çıkma yeteneği olan, afet sonrası olağan döneme daha kolay dönebilen toplum olarak tanımlamaktadır (UNISDR 2009). Afetlerden daha az zarar görme ve afet öncesi olağan döneme dönme kabiliyetimizi artıran fiziksel, sosyolojik, psikolojik ve ekonomik birçok faktörden bahsedebiliriz. Ancak öncelikle otoriteler ve tüm toplum olarak yaşadığımız yerle ilgili tehlike ve risklerden haberdar olmanın önemini kavramakla başlamalıyız ki, bu her bireyin hakkıdır. Sonrasında ise daha az zarar görmek için yapılacaklar konusunda toplumun tüm katmanlarında ve kurumlarda tam bir işbirliğinin sağlanması hedeflenmelidir. Ülkemizde kurumlar arası işbirliği ve koordinasyonu sağlaması gereken resmi kurum AFAD’dır ve bu koordinasyondaki başarısı toplumsal direncin arttırılması için önemlidir. Sıra toplumda afet konusundaki kırılganlıkları azaltacak konularla yüzleşmeye gelmiştir. Bunlardan en önemlisi ise ailedeki ve toplumdaki engelli ve yaşlıların, kısaca hareket kabiliyeti sınırlı üyelerin afet dirençliliğini arttırmak olarak söylenebilir. Bu çalışmada; acil durumlarda engelli olmak, sürecin sıkıntıları, toplum ve otoritelerin bu konudaki hazırlığı ve yapılması gerekenlerden bahsedilmektedir.

Mevcut çalışmalar, engelli bireylerin, genel nüfusa kıyasla, afetler karşısında daha savunmasız, ölüm oranının daha yüksek ve afetlerden orantısız bir şekilde etkilendiğini göstermektedir. Bu göstergeler, afetlerde engelli kişilerin hak ve ihtiyaçlarına yönelik politika ve standartların geliştirilmesinin ne kadar önemli ve acil olduğuna işaret etmektedir.

Engelli insanlar homojen bir grup değildir. Engellilik bir dizi başka bireysel, sosyal, ekonomik ve kültürel faktörle kesişerek; engellilerin genellikle eğitim, sağlık, gıda, rehabilitasyon hizmetleri, istihdam ve diğer sosyal koruma biçimlerine erişimlerini kısıtlayan farklı güvenlik açıklarına ve eşitsizliklere yol açmaktadır. Engellilerin afetlerde ve diğer zamanlarda yaşadıkları toplumsal ve kurumsal ayrımcılık ve dışlanma engellenmeden başarı elde etmek zor görünmektedir. Bu ayrımcılık, sosyal olduğu kadar kasıtlı veya bilinçsiz, örgütsel biçimler de alır. (Alexander ve ark. 2012; Kett ve Twigg, 2007). Kökleşmiş kültürel varsayımlar, sosyal yapılar ve ekonomik eşitsizlikler üzerine kuruludur. Afetlerde engelliler yardım ve korunmaya erişimde birçok engelle karşı karşıya kalmaktadır. Örneğin; uyarı ve tahliye planlarında görünürlük, işitme veya mobilite yetersizliği olan kişilerin ihtiyaçları göz ardı edilebilir ve acil durum barınaklarında ve temizlik tesislerinde genellikle fiziksel erişilebilirlik hesaba katılmaz. Bunun yanı sıra yardım dağıtımları, engelli kişileri sıklıkla etkili bir şekilde dışlar. Dağıtım noktaları uzak veya erişilemez olabilir ve engelli insanlar ihtiyaç duydukları şeyler için uzun süre sıraya giremez veya bunları alıp uzaklaşamaz.

Mevcut veriler, engelli bireylerin genel nüfusa kıyasla acil durum ve afetler karşısında daha savunmasız olduklarını ortaya koymaktadır. Yaşanılanlar, birçok afet durumunda, engelli nüfusun ölüm oranının, engelli olmayanlara oranla iki ila dört kat daha fazla olduğunu göstermektedir. Engelli bireyler, tahliye, müdahale (barınaklar, kamplar ve yiyecek dağıtımı dahil) ve toparlanma çalışmalarının ulaşmaması nedeniyle; afet, acil durum ve çatışma durumlarından orantısız bir şekilde etkilenmektedirler (URL1).

Genel deneyimler; hazırlık ve planlama eksikliğinin yanı sıra, erişilemeyen tesisler, hizmetler ve ulaşım sistemlerinden dolayı, afet ve acil durumlarda tahliye sırasında engelli kişilerin geride bırakılma veya terk edilme ihtimalinin daha yüksek olduğunu ortaya koymaktadır. Fiziksel, sosyal, ekonomik ve çevresel ağların ve destek sistemlerinin bozulması, engellileri genel nüfustan çok daha fazla etkilemektedir. Kaynakların kıt olduğu durumlarda, engellilik temelinde ayrımcılık potansiyeli de ortaya çıkabilir. Ayrıca, engelli bireylerin ihtiyaçlarının daha uzun vadeli iyileşme ve yeniden yapılanma çabaları dışında bırakılmaya devam edilmesi, engelliler için şehirlerin erişilebilir olmasını ve gelecekteki felaketlere karşı esnek olabilme fırsatını da kaçırmaktadır (URL2).

Afetler orantısız bir şekilde engelli kişileri ve ailelerini savunmasız durumlara sokar. Engelli kişiler genellikle aileleriyle birlikte yaşadıkları için afetler meydana geldiğinde, aile üyeleri önce tahliye ve yardım sağlamaya odaklanır. Engelli kişiler, aileden ayrılma, yardım ve mobilite kaybına neden olan cihazlar ve bilgiye erişimdeki zorluklar nedeniyle artan problemler yaşarlar. Bu gibi durumlarda ailenin tamamı afetle ve bir bütün olarak toplumla başa çıkma gibi olumsuz etkilerle baş etme nedeniyle, tüm aile daha savunmasız hale gelir (URL3).

Son yıllarda, tüm dünyada afet öncesi ve sonrası politika ve stratejilere engelliliğin dahil edilmesi için hükümetler ve sivil toplum aktörleri tarafından gösterilen çabaların arttığı görülmektedir. Bu nedenle, hem ekonomisi gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde, engelli bireylerin ulusal ve yerel düzeydeki stratejilere dahil edilmesinde bir artış olduğu söylenebilir (URL1).

Nasıl başlamalıyız? Ülkemizde de engelli kişilerin dahil edileceği ve uluslararası çerçeveye uygun yasal düzenlemelerin acilen gerçekleştirilmesi önem kazanmaktadır. Bu bağlamda, AFAD’ ın Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı 2012-2023’ün, “Strateji C.2.3. Riskli birey grupları için özel düzenleme yapılması sağlanacaktır.” cümlesi anlam kazanmaktadır. Ancak bundan daha öteye gidilmesi elzemdir.

Toplumun önemli çoğunluğunu oluşturan kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve engelliler özelinde her bir grubun zarar görebilirliğinin ayrı ayrı dikkate alınacağı çalışmaların yapılması ve bu çalışmaların sonuçlarının da afet yönetimi sisteminin içine dahil edilmesi gerekmektedir. Afetlerle baş edebilme kapasitesinin artırılması ve zarar görebilirliğin azalması; kişilerin ve sosyal grupların sosyal bağları, güç ilişkileri, bilgi ve yetenekleri, toplumsal cinsiyet rolleri, sağlık ve ekonomik gelişmişlik düzeyleri ve yerleşimlerinin birer fonksiyonudur. Bu süreçlerde çocukların, yaşlıların ve engellilerin zayıf konumları da zarar görebilirliklerini artırıcı birer etken olarak göz önünde tutulması gerekmektedir.

Afet riskini azaltmak için, engellilik ve teknoloji alanlarındaki uzmanları bir araya getirerek, kapsayıcı afet risk azaltma ve acil durum müdahalesini desteklemek için mevcut ve yenilikçi teknolojileri vurgulamanın yanı sıra bu teknolojiyi herkes için erişilebilir kılmanın önemi gün gibi ortadadır. Ayrıca, afet ve acil durumlarda engellilerin hayatlarını kurtarabilecek erken uyarı sistemleri, konum ve navigasyon uygulamaları gibi yenilikçi ve yardımcı olarak ortaya çıkan BİT (Bilgi ve İletişim Teknolojileri) teknolojilerinin potansiyelinin işe koşulması ayrıca önem taşımaktadır. Bu konularda yapılacak diyaloglar ve tartışmalar yoluyla devlet, sivil toplum kuruluşları, uzmanlar ve paydaşlar arasındaki ortaklığın güçlendirilmesi beklenmektedir.

Elbette bu resmi girişimler, engelli insanların örgütleri ve engelli kişilerin kendileri tarafından üretilen, nicel olduğu kadar niteliksel diğer izleme verileri ile tamamlanmalıdır. Başarı göstergeleri tanımlanmalıdır. Afetlerde engelli kişilerin hak ve ihtiyaçları; politikalar, standartlar ve yönergeler ile giderek daha fazla ele alınsa da, afet riskinin azaltılması ve müdahalesine katılımdaki engellerin kaldırılması için daha yapılması gereken çok şey var (URL4).

Engelli savunucuları ve engelli örgütlenmeleri; afet politikaları, planlama ve müdahalelerde önemli bir rol oynayabilir, ancak resmi kurumların onlarla sınırlı etkileşimi veya işbirliği aşılmak durumundadır. Destekleyici tutum, yapı ve sistemlere sahip etkili kurumlar, örneğin AFAD; afet riskini azaltmanın ve afet yönetimine engelliliğin anlamlı bir şekilde dahil edilmesinin anahtarıdır.

Referanslar:

Disability inclusion and disaster risk reduction Overcoming barriers to progress John Twigg, Maria Kett and Emma Lovell July 2018

UNISDR, (2005, March). Hyogo framework for action 2005-2015: building the resilience of nations and communities to disasters. In Extract from the final report of the World Conference on Disaster Reduction (A/CONF. 206/6) (Vol. 380).

UNISDR (United Nations International Strategy for Disaster Reduction). 2009. Terminology. Geneva: UNISDR.

URL1:http://www.un.org/disabilities/documents/idpd/idpd2014_DIDRR_Concept_Note_and_programme_for_pannel_discussion.docx

URL2:https://www.un.org/development/desa/disabilities/issues/disability-inclusive-disaster-risk-reduction-and-emergency-situations.html

URL3: https://sustainabledevelopment.un.org/getWSDoc.php?id=2343

URL4: https://www.odi.org/sites/odi.org.uk/files/resource-documents/12324.pdf

URL5: https://www.afad.gov.tr/upload/Node/2403/files/udsep_1402013_kitap.pdf