ÖLÇÜ 2021 NİSAN SAYISINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ

AFETE DİRENÇLİ KENT İÇİN AFET EYLEM PLANI

Dr. Burcu AYGÜN DOĞAN

Peyzaj Mimarı

Tuzla Belediyesi Plan ve Proje Müdürlüğü

1. Afete Dirençli Kent ve Planlama Esasları

Olası bir afet sonrası can ve mal kaybının azaltımı, afet alanına en kısa zamanda yardımın ulaştırılması ve normal hayata en kısa zamanda geçilmesi kentin ve toplumun afete karşı ne derece hazırlıklı olduğunun göstergesidir. Birleşmiş Milletler (2009) Dirençli Kenti; “Her türlü tehlike/tehdit karşısında, etkilenme olasılığına sahip yerleşmelerin, toplumların ve tüm sistemlerin; kendilerini koruma, sistemin işleyişini güvence altına alma, kısa sürede yeniden yapılanma ve değişime uyum sağlama için gerekli kaynaklara sahip olması ve bu kaynakları etkin kullanım becerisi” şeklinde açıklamıştır. Direnç sadece yapısal dayanıklılık ve hasar almamayı değil; yerleşmelerin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve iklim değişikliği gibi küresel olaylar karşısında uyum sağlamak yönünde tedbirler alınmasını da içermektedir (İSMEP, 2014).

Afete Dirençli Kent kurgusunun hedefinde; yüksek ekonomik etkinlik, sosyal eşitlik, toplum temelli yaklaşımlar, çevre ve yaşam kalitesinin yükseltilmesi yer almaktadır. Dolayısıyla yapılacak olan planlamada; çevresel, toplumsal, finansal ve yönetsel açıdan stratejiler belirlenmeli ve her bir strateji birbiriyle uyumlu ve bütüncül olmalıdır. Stratejilerin uyumlu ve bütüncül olması Afete Dirençli Kent Planlamasının sürdürülebilir olmasını sağlayacaktır. Afet Eylem Planları kapsamında; yapılı çevrenin olası risklerden arındırılması (kamu binalarının ve yerleşim alanlarının güçlendirilmesi veya yeniden yıkılıp yapılması), gıda ve temel ihtiyaçların karşılanacağı depolama alanları ve dağıtım merkezleri, afet yardımlarında adaletli paylaşım, finansal, duygusal ve fiziksel destek için sosyal iletişim ağlarının geliştirilmesi gerekmektedir. Kurgulanacak olan Afet Eylem Planında ‘sürdürülebilirlik’ anahtar kelimedir. Afetten en çok etkilenebilecek olan alt gelir grubunun yaşamakta olduğu kalitesiz yapı stoku, altyapı ve donatı açısından eksiklikleri olan fiziksel çevrenin iyileştirilmesi ve kentin geri kalan kısmı ile uyumlaştırılması gerekmektedir. Bu nedenle sürdürülebilirlik kapsamında; sosyal, ekonomik ve ekolojik açıdan dengeli bir eylem planının yapılması ve uygulanabilir olmasına önem verilmelidir. Afet direncini arttıracak bileşen ve girdiler; devlet yönetiminin etkinliği, risk değerlendirmesi, bilgi ve eğitim kapasitesi, risk yönetimi ve zarar görebilirlik azaltımı, afete hazırlık ve sorumluluk ana başlıklarıdır. Afet Eylem Planının uygulanabilir ve güçlü olması idari yönetim tarafından desteklenmesi, risk analizinin bilgili ve deneyimli kişilerce yapılması, toplumun da sürecin içine katılması ve bilgi- becerilerinin arttırılması gerekmektedir (Combaz, 2014).

Tablo 1.1. Afet Direncini Arttıracak Bileşen ve Girdiler

Ana Başlıklar

Direnç Bileşenleri- Girdileri

İdari Yönetim

● Politikalar, planlama, öncelikler ve devlet taahhüttü

● Yasal ve yönetsel altlık

● Gelişim politikaları ve planlamanın bütünleşmesi

● Kurumsal mekanizmalar, kapasiteler ve yapılar

● Sorumluluk paylaşımı

● Hesap verme ve toplumsal sorumluluk

Risk Değerlendirmesi

● Risk veri toplama ve değerlendirme

● Kırılganlık/kapasite ve etki veri toplama ve değerlendirme

● Bilimsel ve teknik kapasite ve yenilik

Risk Yönetimi ve Hassasiyet Azaltımı ve Risk Hazırlığı ve Sorumluluk

● Toplum farkındalığı, bilgi ve beceri

● Bilgi yönetimi ve paylaşımı

● Eğitim ve çalışma

● Kültürler, tavır ve motivasyon

Kaynak: Combaz, 2014’den uyarlanmıştır.

2. Afet Eylem Planlaması

Afet Eylem Planları; üst ölçekte, alt ölçeğe göre kademelenmesi gereken planlardır. Üst ölçekte planın yasa ve yönetmeliği, alt ölçekte ise uygulaması yer almalıdır. Planın uygulanabilirliği için; kurumlar arası uyum ve iş birliği sağlanması, olası uyumsuzlukların ortadan kaldırılması, finansal açıdan desteklenmesi, toplum tarafından sahiplenilmesi gerekmektedir.

Afet Eylem Planı, tek başına afet sonrasında uygulanacak bir plan olarak düşünülmemelidir. AFAD tarafından hazırlanmış Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı (USDEP) 2012 -2023, iklim değişikliği kapsamında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın hazırladığı, 2011-2023 Ulusal İklim Değişikliği Eylem Planı (UİDEP), 1/100.000 Çevre Düzeni Planı, 1/5.000 ve 1/1.000 ölçekli imar planları, metropoliten ölçekteki stratejik planlardaki veriler, Afet Eylem Planının bir girdisi olmalıdır. Afet Eylem Planı diğer ölçekteki planlarla uyumlu olup, tüm sektörel politikalarda geliştirilecek stratejiler direnci gözetilerek geliştirilmelidir (Doğan, 2012).

Afet Eylem Planının ana başlıkları; Etkin Yönetim, Arazi Kullanımı, Yenilenmiş Yapı Stoku, Atık Yönetimi, Su Yönetimi, Enerji Yönetimi, Ulaşım, Açık ve Yeşil Alanlar, Afete Dirençli Toplum, Tarihi ve Kültürel Mirasın Korunmasıdır.

Etkin Yönetim: Ulusal ölçekten yerel ölçeğe kadar güçlü ve bütüncül bir yönetim anlayışı ile Afet Eylem Planının koordinasyonunun sağlanması mümkündür. Yönetimin kendi hiyerarşik düzeninde oluşturduğu stratejiler ve planlamanın tutarlı bütünleşik olması, sorumluluk alması ve hesap verebilir olması önemlidir. Afete karşı dirençli kentler oluşturulurken yönetimin doğru çözüm ortakları ve paydaşlarla birlikte hareket etmesi, sorumluluğun doğru paylaşımı ve özel, kamu sektörü, sivil toplum kuruluşları (STK), üniversiteler, meslek odaları, toplumun da katılımının sağlanması gerekmektedir (Doğan, 2012).

Oluşturulan stratejilerin üst ölçekten alt ölçeğe bütüncül, denetlenebilir olması; yetki ve sorumlulukların etki alanlarının net şekilde tanımlanması gerekir. Strateji verilerinde ortak dil kullanımı, güncelleme yapılması, yapılan geri bildirimlerle stratejilerin performanslarının değerlendirilmesi faydalı olacaktır. Stratejiler oluştururken konusunda uzman, kaynakları etkin kullanan, yetki ve sorumlulukları tanımlanmış uzman kişilere yer verilmelidir (AFAD, 2011).

Arazi Kullanımı: Üst ve alt ölçeklerdeki arazi kullanım kararlarının birbirleriyle tutarlılık göstermesi önemlidir. Aksi halde fonksiyon alanları belirlenirken afet riski, ekolojik hassasiyet, toplumun ihtiyaçları, donatı ve altyapı olanakları, uygun maliyet analizi gibi faktörler dikkate alınmaz ise kentin afete karşı direncinde kırılganlıkların meydana gelmesi kaçınılmazdır. Metropoliten ve yerel ölçekte arazi sınıflandırması yapılması; ekolojik açıdan hassas bölgelerin, tarıma uygun alanların, havza ve sulak alanların, toplumsal belleğimizi oluşturan tarihi ve kültürel alanların korunmasını sağlayacak sürdürülebilir stratejiler geliştirilmelidir. Jeolojik mikro bölgeleme haritaları kapsamında olası risk haritalarının oluşturulup yerleşime uygun alanların belirlenmesi afete karşı zarar azaltımını sağlayacaktır.

Doğru arazi kullanımı ile; yerleşim alanlarının altyapı maliyetlerinin azaltılması, kaynakların etkin kullanımı, çevreye verilen zararların azaltılması, etkin ulaşım planlaması yapılmasında olumlu etkileri olacaktır. Sürdürülebilir arazi kullanımı ile yüksek nüfus yoğunluğu içeren kentlerin çevreye verdiği zarar azaltılabilecektir (EU, 2010).

Yenilenmiş Yapı Stoku: Afet kapsamında mevcut yapı stokunun yenilenmesi veya yeniden yapılması can ve mal kaybı hasarını azaltacaktır. Öncelikle stratejik öneme sahip olan kamu yapılarının (hastaneler, okullar, camiler, idari binalar vb.) yenilenmesi olası afet sonrasında koordinasyonun sağlanması, ihtiyaçların (sağlık, barınma, gıda, temizlik vb.) giderilmesi için önem taşımaktadır. Sağlıksız yapı stokunun analizinin yapılması ve Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) ile yapı stoku verilerinin işlenip afete hassasiyet derecelendirilmesi yapılması kentsel yenilemeyi etkin kılacaktır. Sağlıksız yapı stokunun yoğunlaştığı alt gelir grubuna ait yerleşim alanlarına öncelik verilmelidir. Kamu-özel sektörün birlikte oluşturduğu Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı (GYO) ile; yaşam kalitesi yüksek, yeterli donatı alanlarına sahip, maddi olarak ulaşılabilir, güvenli yerleşkeler oluşturulabilir (Kocabaş, 2011).

Devlet tarafından finansal fonlar, teşvikler ve vergi indirimleri geliştirilmesi gerekir. Yapı stokunun yenilenmesi için yapı yönetmelikleri ile standartları ve sertifika sistemleri oluşturulup, kamu tarafından denetleme mekanizması işletilmelidir. Böylelikle doğal kaynakların etkin kullanımı, yapılı çevrenin doğaya etkisinin azaltımı, etkin ulaşım planlama, sosyal dokunun iyileştirilmesi, yaşam kalitesinin arttırılması, güvenlik ve refah seviyesinin yükseltilmesine imkân verir.

Atık Yönetimi: Atıkların dönüşümü, azaltımı ve yeniden kullanılması hem ekonomik açıdan hem de ekolojik açıdan kaynakların sürdürülebilir kullanımı için önem taşımaktadır. Atık yönetimi ile karbon emisyonunun salınımı kontrol altına alınarak yerel ve metropoliten ölçekte ‘karbon ayak izinin azaltılması’ mümkündür.

Hafriyat toprağı, inşaat ve yıkıntı atıklarının geri kazanımı, seçici yıkım zorunluluğu, yıkımdan çıkan ürünlerin yeniden kullanım teşviki, malzeme tanımları ve standartları oluşturulmalıdır. İnşaat ve kentsel dönüşüm faaliyetlerinde ortaya çıkan bitkisel toprakların geri kazanılması ve tekrar kullanımıyla ilgili yönetim ve uygulama modeli oluşturulmalıdır. Bitkisel toprak; park, bahçe, yeşil alan ve rekreasyon alanlarının tesisinde kullanılmalıdır (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 2017).

Evsel atıklar sınıflandırılarak ayrı ayrı toplanmalıdır. Bitkisel yağ, piller ve organik atıklar için mahalle ölçeğinde kolay ulaşılabilir atık üniteleri veya yerel yönetimlere ait mobil atık toplama araçları yönlendirilmelidir. Toplumun atık bilincinin arttırılması için yerel yönetimler tarafından farkındalık çalışmaları yapılmalıdır. Okullar ve iş çevresine çeşitli eğitimler, paneller düzenlenip atık azaltımı ve geri dönüşümü, tüketim alışkanlıklarımız ile ilgili bilinç oluşturulabilir. Yerel yönetimler farkındalığı arttırmak için internet siteleri ve çeşitli uygulamalar ile atık yönetimi ile bilgiler verebilir (Doğan, 2012).

Su Yönetimi: Dünya’nın %70’nin sularla kaplı olmasına karşın tatlı su miktarının %3 oranında olduğu, 1,4 milyar insanın temiz suya ulaşamadığı yapılan çalışmalarla ortaya konmuştur. Hızla artan nüfus, altyapı konusunda yetersiz yerleşkeler, iklim değişikliğine bağlı hava sıcaklığının artması ve yağışların azalması gibi nedenlerden dolayı su kaynaklarının üzerinde baskı oluşmaktadır. Su kirliliğinin önlenmesi, suyun geri kazanımı ve yeniden kullanılması, su sızıntılarının tespiti ve azaltılması su yönetiminde geliştirilmesi gereken stratejilerdir. Öncelikle su tüketiminin azaltılması tüketim alışkanlıklarının değiştirilmesi gereklidir. Bunun için yerel yönetimler, STK, üniversitelerin de birlikte yer alacağı çalışmalar yapılabilir. İnternet, broşür ve çeşitli dijital uygulamalar ile farkındalık çalışmaları yapılabilir. Su basınçlarının takip ve kontrolü ile su sızıntılarının ve patlaklarının önüne geçilmesi mümkündür. Suyun geri dönüşümünün sağlanması için yağmur sularının, gri ve siyah suların toplanması ve arıtılıp yeniden kullanılması mümkündür. Su kirliliğinin azaltılması ve önlenmesi için havza ve sulak alanlarda yapılaşmanın önüne geçilmesi, endüstriyel atık sular için ön arıtma yapılmasının zorunlu kılınması, havzalardaki ekosistemin korunup geliştirilmesi gerekmektedir (Aygün ve Kocabaş, 2011).

Enerji Yönetimi: Enerji tüketiminin nedeni ısınma, soğutma ve aydınlatmadır. İklim değişikliği sonucunda ısı değişiklikleri nedeniyle daha fazla yapay soğutma ve ısıtma enerjisi kullanılmaktadır. Kullanılan bu sistemler de hava kirliliği ve iklim değişikliğine neden olan CO₂ salınımını arttırmaktadır. Yapı stokunun yenilenmesi enerji etkinliği ve atık azaltımını sağlayacak bütüncül bir yaklaşım benimsenmelidir. Enerji etkinliği konusunda geliştirilebilecek stratejiler:

● Konutların enerji etkinliği programının geliştirilmesi, enerji tüketimine neden olan ısınma, serinleme için tasarruf yapılması, doğal havalandırmaya yer verilmesi,

● Tüketim alışkanlıklarının gözden geçirilip beyaz eşyalarda enerji tasarruflu ürünlerin tercih edilmesi,

● Konutlarda; aydınlatmada etkinlik programlarının uygulanması, kompakt flüoresan aydınlatmalarının kullanması,

● Ticari yapılarda bina kontrol sistemleriyle enerji etkinliğinin sağlanması, periyodik olarak binadaki ısıtma-soğutma sistemlerinin, aydınlatmalarının, sıcak suyun bakımının ve onarımının yapılması,

● Kentte yüksek oranda enerji kullanan kuruluşlar için bedava enerji yönetim servislerinin oluşturulması, müşterilere bu konuda destek verilmesi,

● Küçük ve orta ölçekli kuruluşların enerji etkinliği için teknik yardım ve insiyatifler verilmesi,

● Kamu binalarının enerji etkinliğinin sağlanması için; diğer departmanlarla enerji etkinliği programlarının geliştirilip uygulanması şeklindedir.

Enerjilerin güneş, rüzgâr ve biyo kütle gibi yenilenebilir enerjilerden elde edilmesi söz konusudur. Genel solar programının uygulanması, konut ve ticari binalarda çatılarda güneş enerji panellerinin kullanılması, solar fotovoltaik uygulamalarının belediye binalarında uygulanması, havaalanı, liman, park ve trafik alanları, su departmanlarında büyük ölçekli solar projelerinin uygulanması mümkündür. Rüzgâr enerjisi üretimi için büyük ölçekli üretim alanları oluşturmak, kentsel kullanım için küçük ölçekli rüzgâr enerjisi üretimlerine yer vermek şeklinde önerilere yer verilebilir. Biyo kütleden enerji üretimi ve metan gazının dönüştürülebilmesi sağlanabilir.

Ulaşım: Ulaşım konusunda yerel hareketliliğin ve toplu taşıma kullanımının arttırılması hedeflenmelidir. Bunun için metropoliten ve yerel ölçekte toplumun teşvik edilmesi için çeşitli kampanyalar, yarışmalar gibi programlar yapılmalıdır.

Kentlerde kesintisiz, güvenli bisiklet yolları planlanmalıdır. Bisiklet kullanımı hem hareketliliği sağlayacak hem de araç kullanımını azaltıp CO₂ emisyonu salınımını önleyecektir. Toplu taşıma sistemlerinin birbirleriyle bütüncül şekilde olması, çeşitli uygulamalarla toplu taşımaların izlenmesi ve saat planlamasının yapılması etkin bir ulaşım sistemini sağlayacaktır. Toplu taşımanın kullanımı ile özel araç kullanımı ve CO₂ salınımı azalacaktır. Toplu taşıma sistemlerinde raylı ulaşımlar, çevre dostu otobüsler ve elektrikli araç kullanımına yer verilmelidir. Ayrıca deniz ulaşımı da alternatif ulaşım olarak düşünülmelidir (www.ec.europa.eu).

Açık ve Yeşil Alanlar: Doğal kaynakların korunması ve geliştirilmesi ile sürdürülebilirliği teminat altına alınmalıdır. Yeşil alanların ulaşılabilir olması, kent içi ormanlarının arttırılması, kent içi ve dışı yeşil alanların birbirine bağlanması ilkesi ile açık yeşil alanların yerel halk tarafından kullanımının arttırılması, rekreasyon imkanlarının sağlanması, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin azaltılması gerekir. Park ve Yeşil Alan Stratejisi oluşturulması ve temel prensiplerin uygulamaya konması faydalı olacaktır.

● Doğal ve sulak alanların korunması,

● Biyoçeşitliliğin arttırılması ve korunması,

● Açık ve yeşil alanların nitelik ve nicelik açısından analizinin yapılıp geliştirilmesi,

● Yeşil alanlara yürüme mesafesinde ulaşılabilmesi,

● Toplumun dezavantajlı kesimine uygun tasarımlara yer verilmesi,

● Yeşil alanların günün ve yılın her saatinde ve döneminde güvenli kullanımının sağlanması,

● Yeşil alanlar ve rekreasyon alanlarının planlanmasında yaş grubu, kullanıcı ihtiyaç ve isteklerinin analiz edilmesi gerekmektedir.

Yeşil alanları sadece rekreatif amaçlı düşünmemeli, afet sonrasında gıda ve tıbbi ihtiyaçları karşılayabilecek üretim alanları oluşturulmalıdır. Bu alanlar afet öncesi de yerel ölçekte yapılacak olan üretimle yerel istihdam ve ekonomiye katkıda bulunacaktır.

Açık ve yeşil alanlar toplumların sosyal açıdan toplanmasını ve etkileşimde bulunmasını sağlarken kentlerde yaşam kalitesinin artmasına katkıda bulunmaktadır. Mevcut açık ve yeşil alanların iyileştirilmesi, altyapı ve donatı eksikliklerinin giderilmesi, enerji, su ve atık sistemlerinin sürdürülebilir olması afet öncesi ve sonrası kullanıma katkı sağlayacaktır.

Kent genelinde oluşturulacak yeşil ağ sisteminde parklar, oyun alanları, cami, okul bahçeleri, otoparklar, kent içi korular, kent dışındaki kırsal alanlar ve ormanlar birbirileriyle bağlantılı olup kesintisiz şekilde ulaşılabilir olmalıdır. Afet sonrası bu alanlar toplanma ve geçici yerleşim alanları gibi fonksiyon alanlarına dönüştürülebilir.

Afet sonrası, afet bölgelerine ulaşımda büyük önem taşıyan ana ulaşım ve tahliye alanları, etrafına tesis edilecek geniş yeşil koridorlarla korunmalıdır. Yeşil koridorlar aynı zamanda taşıtlardan kaynaklanan CO₂ emisyonlarının azaltılmasını sağlayan yutak alanları olması ve yapılı çevrede canlıların yaşamının devamlılığını sağlayacak ekolojik köprüler olacaktır.

Afete Dirençli Toplum: Afet esnasında ve sonrasında toplumda oluşacak paniğin ve kaosun engellenmesi için, toplumun güvenli şekilde toplanma ve tahliye alanlarına ulaşması, hızlı ve kolay şekilde organize olması önemlidir. Afete dirençli toplum stratejisi:

● Metropoliten ve yerel ölçekte oluşturulan afet eylem planlarının şeffaf ve ulaşılabilir olması,

● Yönetimlerce hazırlanmış olan risk senaryolarının tanımlanması ve anlaşılabilir olması,

● Afet konusunda toplumun sorumluluk bilincinin oluşturulması,

● Olası afete karşı alınacak olan afet öncesi hazırlıklar konusunda toplumun bilinçlendirilmesi,

● Afet kapsamında toplanma ve tahliye alanlarıyla ilgili çalışma ve verilerin güncellenmesi, takip edilmesi ve izlenmesi,

● Toplanma ve tahliye alanları, afet sonrasında alt ölçekten üst ölçeğe kadar organizasyon ve sorumluluk verilerinin paydaşlar ve toplumun paylaşımına açılıp bilgi verilmesi,

● Halkın katılımının arttırılacağı afet sorumluluk projelerinin geliştirilmesi gerekir (UNDRR, 2017).

Afetten en fazla zarar görebilecek olan hassasiyeti yüksek toplumun tespit edilmesi, sosyal ve ekonomik açından iyileştirilmesi gerekmektedir. Dezavantajlı grubunun yaşadığı yapı stokunun iyileştirilmesi, altyapı ve donatı eksikliklerinin giderilmesi, topluma uyum sağlayabilmesi için sosyal ve kültürel açıdan yerel yönetimlerce eğitim ve faaliyet programlarının hazırlanması, kayıt dışı çalışmanın engellenmesi için bilgi beceri kursları ve yerel istihdamın desteklenmesi gerekir. Yapılan iyileştirme çalışmaları hem toplum refahı hem de güvenliği açısından önem taşımaktadır. Ayrıca iyileştirilen alanlarla olası afet sonrası yaşanacak can ve ekonomik kaybın da önüne geçilecektir.

Tarihi ve Kültürel Mirasın Korunması: Toplumsal belleğimizin sürekliliği açısından büyük öneme sahip, tarihi ve kültürel alanların olası bir afetten zarar görebilirliğini azaltmak için gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir. Tarihi ve kültürel mirasa zarar verebilecek olan doğal, ekonomik ve sosyal sebepler:

● Değişen iklim şartlarına bağlı olarak ısı, nem, rüzgâr, kar gibi doğal olaylardan kaynaklı fiziksel ve kimyasal bozulma,

● Bitki ve hayvanların tahribatı,

● Doğal afetler,

● Bakımsızlık,

● Vandalizm, terör, savaş,

● Kontrolsüz kentleşmedir (Öksüz Kuşçuoğlu ve Taş, 2017).

Tarihi ve kültürel mirasın korunması ve sürdürülebilir olması için; günlük hayatımıza dâhil etme, ekonomik bir boyut kazandırma ve gelecek nesillere bu olguları taşıma amacı içerisinde ilerlemelidir. Koruma ilkelerinden taviz verilmeden, toplumla birlikte yapılması gerekir. Tarihi ve kültürel mirasın sadece fiziksel olarak sağlamlaştırılıp korunması yaşatılması hatta toplumun ekonomik ve sosyal gelişmesinde kültürel miras değerinin katkıda bulunmasının sağlanması gerekmektedir (Öksüz Kuşçuoğlu ve Taş, 2017).

Tarihi ve kültürel mirasın korunması ekonomik ve sosyal açıdan da fayda sağlamaktadır. Kültürel sürdürülebilirlik için yerel ölçekte açılan kurslarla bilgi ve beceri kazandırılması ile yerel ekonomiye katkı sağlanabilir.

3. Sonuç ve Değerlendirme

Afet Eylem Planını; finansal kaynaklar, bürokratik yapı ve veri toplama ile güçlü kılmak mümkündür. Finansal kaynaklarla; yeni teknolojilerin desteklenmesi, yeni yatırımlar yapılması, halkın konutlarını yenilemesi için fon oluşturmak mümkündür. Ayrıca özel sektör ile kamu arasında ortaklıklar kurularak yeni teknolojilerin kullanılması, araştırma geliştirme projeleri desteklenmelidir. Yerel yönetimin uluslararası desteklere ulaşımının kolaylaştırılması, bilgi ve fon akışının hızlandırılması gerekmektedir. Verilerin toplanması, yapılan uygulamaların izlenmesi ve çalışmaların başarısının değerlendirilmesi eylem planının güçlü ve zayıf yönlerinin belirlenmesini kolaylaştıracaktır.

Afet yönetiminin başarısı geniş kapsamlı hazırlanmış bir planlamadır. Yapılacak olan planlar; yönetim kademelerinin olası afetlerde nasıl davranacaklarını, organize olacaklarını, ihtiyaç duyulacak kaynakların belirlenmesi ve nereden temin edileceği gibi pek çok sorunun çözümünü kapsamalıdır. Planlamada ilk safha mevcut kaynakların belirlenmesidir. Bu kaynaklar; eğitimli personel, insan gücü, araç ve donanım, hizmet kapasitesi şeklinde sıralanabilir. Bu kaynakların yanı sıra; önemli bir nokta da finansmandır. Olası afetler için ayrılan bir bütçe olması gerekmektedir. Ayrıca afet durumunda irtibat merkezleri, yönetim merkezlerinin de belirlenmesi gerekir. Mahalle ölçeğinde halkın kolay ve güvenli bir şekilde ulaşabileceği mahalle irtibat noktaları belirlenmelidir. Ayrıca olası afetlerde kriz yönetim merkezlerinden il ve ulusal düzeyde bağlantının kurulması, altyapı (iletişim, elektrik, su, doğal gaz vb.) ihtiyaçlarının karşılanması, insanların sağlık, barınma ve gıda ihtiyaçlarının en kısa sürede sağlanması gibi görevlerin yönetilmesi gerekmektedir.

Yapılacak olan afet eylem planındaki anahtar kelimeler; temiz enerji, yeniden kullanım ve ekoloji olmalıdır. Doğal kaynaklardan elde edilecek enerji, afet sonrasında yaşanacak enerji sıkıntısının önüne geçecektir. Bu nedenle öncelikle kamu binaları olmak üzere afet esnasında ve sonrasında kullanılabilecek potansiyel yerlerde alternatif temiz enerji kaynaklarının kullanılması verilen hizmetlerin aksamamasını sağlayacaktır. Jeotermal, su, güneş ve rüzgâr enerjileri ile elde edilebilecek temiz enerjiler sadece afet sonrasında avantaj sağlamakla kalmaz; ilçenin yaşam kalitesini yükseltip, kendine yetebilen bir yerleşim yeri olmasını da sağlar. Temiz enerjilerin kullanımı hava kirliliği, kuraklık, küresel ısınma gibi zaman içerisinde olumsuz sonuçları ortaya çıkabilecek afetlerin de etkilerinin azaltılmasına neden olacaktır.

Şekil 1. Afet Eylem Planı Bileşenleri

Kaynak: Özgün çalışma kapsamında üretilmiştir.

KAYNAKÇA:

AFAD, 2011. Türkiye Ulusal Deprem Stratejisi Ve Eylem Planı 2012-202, Çankaya, Ankara.

Aygün, B. ve Kocabaş, A., 2011 C40 Kentleri, Avrupa’nın Yeşil Başkentleri ve İstanbul’a İlişkin Çıkarımlar, KBAM 2. Sempozyumu: Planlamanın Dünü, Bugünü, Yarını: Planlamada Yeni Söylem Arayışları, Ankara: ODTÜ.

Combaz, E., 2014. Disaster Resilience: Topic Guide. Birmingham, UK: GSDRC, University of Birmingham, UK.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 2017. Ulusal Atık Yönetimi ve Eylem Planı 2023, Çankaya, ANKARA.

Doğan, B., 2012. İklim Değişikliği Kapsamında Sürdürülebilir Planlama Yaklaşımı: C40 Kentlerinin İrdelenmesi ve İstanbul İçin Model Önerisi, Yayınlanmamış Doktora Tezi, MSGSÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.

European Union, 2010. Measuring Urban Sustainability Analysis of the European Green Capital Award 2010 & 2011 Application Round.

İSMEP, 2014. Afete Dirençli Şehir Planlama ve Yapılaşma, İPKB, İstanbul Valiliği, İstanbul.

Kocabaş, A., 2011. Düşük Karbonlu Kentleşme: Türkiye’nin Gündemi ve Yerel Ölçekteki Adımlar, Planlamanın Dünü, Bugünü, Yarını: Planlamada Yeni Söylem Arayışları, Kentsel ve Bölgesel Araştırmalar 2. Sempozyumu, 8-9 Aralık, Ankara.

Öksüz Kuşçuoğlu, G. ve Taş, M., 2017. Sürdürülebilir Kültürler Miras Yönetimi, Süleyman Demirel Üniversitesi Yalvaç Akademi Dergisi, Isparta.

Şahin, İ. ve Kılınç T., 2016. Türkiye’de 1980-2014 Yılları Arasında Görülen Depremlerin Ekonomik Etkileri, Siirt Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisadi Yenilik Dergisi, 4 (1).

Tarım ve Orman Bakanlığı, 2019. Türkiye Su Enstitüsü (SUEN) Stratejik Plan, Ankara.

İnternet Kaynakları

www.ec.europa.eu

http://ec.europa.eu/environment/urban/pdf/rport-en.pdf

http://www.c40cities.org/news/news-20101105.jsp